Ruh HaLi : Hangi ülkedensiniz : Mesaj Sayısı : 1060 Teşekkür Sayısı : 1847 Kayıt tarihi : 01/11/08
Konu: Başka türlü çürümek Cuma Ara. 26, 2008 12:54 am
Başka türlü çürümek
Bir zamanlar, üniversitede okurken, bayramlarda, tatillerde memleketten büyük bir kararlılıkla dönerdim. Derslerime daha bir şevkle sarılır, çılgınca çalışırdım. Oradaki sefaleti, yoksulluğu, taşra hayatının öldüren tekdüzeliğini, iliklerime kadar hisseder, bundan kurtulmanın biricik yolunun okulu bitirmekten geçtiğini düşünürdüm. Bu düşünce beni birkaç ay diri tutardı. Boşvermişliğin, gevşekliğin kapısına gelip dayandığımda, içimden bir ses, 'Bak' derdi, 'Başaramazsan, memleketine döner ve orada çürüyüp gidersin!" Cioran haklıydı, 'taşra' ve köy hayatı, hayalleri olan biri için cehennemden farksızdı. Orada kalmak, 'çürüme'yi göze almak demekti. Başaramayıp geri dönseydim, o daracık hayat beni ya çıldırtır ya da adamakıllı bedbaht ederdi. Bugün bir yerlere gelebilmişsem, bunu biraz da o korkuya borçluyum.
Şimdilerde ise taşraya, köy hayatına kısa süreliğine gidişler, bende başka hakikatleri uyandırıyor. Hayatın kılcallarında çalışıp duran o doğal ve sahih dille karşılaşmanın iç aydınlığı, gurbetten sılaya dönüşlerde yaşanan o yeniden bulmanın verdiği emniyet duygusu... Küçük hayatların, sıradan insanların kaygıları, var olma çabaları... Doğumlar, hastalıklar, ölümler, gelecek endişesi, helal kazançlar, küçük mutluluklarla yetinmeler... Ve, geleneğin insanı sarıp sarmalayan, oyalayan, acıları hafifleten sihirli eli... Orada böylece akıp giden bir hayat var ve biz, onun öyle olduğunu çoğu zaman unutuyoruz.
Bir zamanlar, memleketine her gittiğinde bir sorumluluk duygusu yüklenip gelen o üniversiteli çocuk gibi İstanbul'un dışına her çıkışımda adamakıllı bir sorgulamanın içinde buluyorum kendimi. Biz ne yapıyoruz, nasıl bir hayat yaşıyoruz? Ne yazıyoruz ve yazdıklarımız kimin işine yarıyor?
Evet, biz, şu okuyup yazmışlar takımı, ne yazık ki artık daracık, sentetik bir dünyada yaşıyor ve onun icat ettiği bir dille konuşuyor, yazıyor; en kötüsü de bunu biricik gerçek sanıyoruz. Gezindiğimiz, oturduğumuz mekânlar, düşüp kalktığımız insanlar, bizi hep kalıplarla düşünmeye, hareket etmeye ve öyle yaşamaya zorluyor. Okuduklarımız, yazdıklarımız, bir araya gelip konuştuklarımız o büyük hayatın hakikatine hiç mi hiç dokunmuyor.
Bir mahalle kahvesinde yahut her yaştan, her meslekten akrabaların, komşuların buluştuğu evlerde gazete okudunuz mu, okuyanı gördünüz mü hiç? Bizim o özene bezene 'yaptığımız' (evet, buna 'gazete yapmak' deniyor, sahteliği buradan belli) gazetelerin oralarda hiçbir kıymeti harbiyesinin olmadığına, o insanlara hiçbir şey söylemediğine tanık oldunuz mu? Ben oldum... Bayramda, taşranın gündelik hayatına karışıp oraların diliyle konuştum, o insanları dinledim. Oradan bakınca, gazetelerin başka hayatlar yaşayan ve başka bir dille konuşan insanlar tarafından çıkarıldığı öyle sırıtıyor ki!.. Bizim steril ortamlarda, masa başlarında kotardığımız haberler, plazalarda 'döktürdüğümüz' köşeler, o insanların yüksek irfanı karşısında sönüp gidiyor. Çünkü biz, muhayyel bir hayatı anlatıyor başka bir dille konuşuyoruz. Onlarsa bizim varsaydığımızdan başka hayatlar yaşıyor, bambaşka duygular taşıyorlar. Bizim yıllardır yazıp durduğumuz kelimeler, söz kalıpları onların gündelik hayatında sahih bir yer işgal etmiyor.
Peki, biz kime yazıp duruyoruz böyle, bu gazeteleri kimler için çıkarıyoruz? Kendimiz gibi düşünen, kendimiz gibi yaşayan bir avuç insan için mi? 'Yaptığımız' anlı şanlı gazeteler, yazdığımız köşeler, geçin Anadolu'yu, şuradaki mahalle kahvelerine, dükkanlara, işinde gücünde insanların evine ulaştığında ne gibi bir değer taşıyor? Onların hangi derdine derman oluyor?.. Yazık ki bu sorulara verecek tatmin edici bir cevabım yok...
Git gide sahte, yalancı bir hayatın içinde kayboluyoruz sanki. Bu da başka türlü bir çürümek. Muhayyel bir dünya kurmuşuz ve her şeyimizle ona yükleniyoruz. Hayır, hayat böyle değil. Daha yalın, daha sıradan, daha doğal. Onun çok basit bir dili var. Biz, o dili yitirdik... Yitirdiğimiz sadece bu dil değil, topyekün bir hayat tasavvuru... O dili ve kuşatıcı bakışı yeniden bulmak için bulunduğumuz yerlerden çıkıp hayata inmemiz gerekiyor. Hayata, yani insanların içine... Başka bir vadiden konuşarak, onlara dokunmadan, onlarla halleşmeden nasıl anlaşacağız?
Bayramda okuduğum gazeteler bana adamakıllı yavan geldi; sahte, mide bulandırıcı... Yaptığım işten fena halde utandım. Bana inanmazsanız bir gün bir mahalle kahvesine gidin, 'yaptığınız' gazeteyi açıp bir de orada, o insanların içinde okuyun, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Muhtesim Admin
Ruh HaLi : Hangi ülkedensiniz : Mesaj Sayısı : 4379 Nerden : istanbul Teşekkür Sayısı : 10146 Kayıt tarihi : 30/10/08
Konu: Geri: Başka türlü çürümek Cuma Ara. 26, 2008 5:24 am
evet maalesef çok fazla haklılık payım olan bir yazı çok yekdüzen olmuş bir hayat yaşıyoruz ve insan kıyımı had safhalarda. mutlu sağlıklı ve sevgi dolu bi ryaşam da buluşmak dileğimle.paylaşımın için tşkler berfin.çok güzeldi. , ___ __--