Fatih Bayhan
Haber 7Gül, BM genel sekreteri olur mu?
Gül’ün Balkanlar, Afrika, Ortadoğu ve Asya’daki saygınlığını artıran bir Türkiye’nin siyasetçisi olarak Avrupa’da ve Amerika’da da etkin bir BM Genel Sekreterliği yürütebileceği açıkça görülüyor.
Türkiye’nin son yıllarda yakaladığı siyasi istikrar, ekonomik göstergeleri her alanda pozitif duruma çevirdi. IMF, dünya bankası, kredi notu veren küresel ekonomik kuruluşların verdiği bu not acaba Türk siyasetini nereye götürecek?
Ekonomik sorunlarını aşmış bir Türkiye’nin dış politikada daha etkin rol oynadığı görüldü. Bu yüzden iç ve dış siyasetin doğrudan ekonomik göstergelerle paralel gittiğini görüyoruz.
Türkiye her alanda hamle üstüne hamle yapıyor.
Dünya’nın yaklaşım gösteremediği “sinirli” alanlarda bile tavır ve siyaset geliştiriyor. Başbakan Erdoğan’ın BM Genel kurulunda yaptığı konuşma bu yönüyle de ele alındığında dünyada var olan sorunların çözümü hususunda çoktandır unutulan başlıkları yeniden hatırlattığını görüyoruz.
Kosova, Somali, Filistin, Irak, Suriye, Mısır, Yemen, Sudan, Lübnan, Ermenistan, Afganistan, Pakistan ve Kıbrıs…
Bir tarafta açlıkla mücadele, diğer tarafta siyasi ve askeri sorunlar…
Dünyanın artık yeni yüzyılda bu sorunları taşıyacak hali kalmadı. Tarafları uzlaşı kültürüyle bir araya getirecek tek organizasyon olan BM, eğer yeni yüzyılda bu sorunlara kalıcı çözümler geliştiremez ve bu sorunlar yeni yüzyıla taşınırsa iki şey olur. Ya bu sorunların yol açtığı/açacağı diplomatik, siyasi ve askeri sorunlar yahut BM’nin lağvedilmesi, etkisiz bir hale gelmesi.
Türkiye’nin izlediği dış politika tamda bu ortamda hem dünya’nın hemde BM’nin aradığı açılımı sunabilecek fırsatlar sunuyor. Bu yüzden geçtiğimiz yıl İngiltere’nin düşünce örgütü Think-Tank, Chatham House’un “2010 yılı onur ödülünü Abdullah Gül’e vermeyi kararlaştırmasının ardından Amerika’nın saygın siyaset dergisi Foreign Policy’nin Gül’ün 2016’da Bam Ki Moon’un yerine BM Genel Sekreterliği için aday olması gerektiğini belirttiği yazısını bir gündem kayması olarak değil, sonuçları analiz edilmiş, tartışılmış bir teklif olarak görüyorum.
Gül’ün Balkanlar, Afrika, Ortadoğu ve Asya’daki saygınlığını artıran bir Türkiye’nin siyasetçisi olarak Avrupa’da ve Amerika’da da etkin bir BM Genel Sekreterliği yürütebileceği açıkça görülüyor.
Nitekim Chatham House’dan yapılan açıklamada, “Abdullah Gül, Türkiye’de ve uluslararası düzeyde oynamış olduğu uzlaştırıcı ve arabulucu rolü nedeniyle önemli bir kişilik ve Türkiye’nin son yıllarda attığı olumlu adımların birçoğunun itici gücü olarak kabul edilmiştir” ifadesi yer alıyor.
Evet, Hüseyin Tanrıverdi’ diyor ya, “Hasta adam, Usta adam oldu” diye… Ne dersiniz, Türkiye nereye gidiyor?
SAYFA 2: Lieberman İsrail’in başına çok iş açacak!
SAYFA 3: “lan” demek bir seviye göstergesi midir?
SAYFA 4: Haber7 yazdı, fiyatı geri çekildi
Lieberman İsrail’in başına çok iş açacak!
Önce “alçak koltuk” meselesi…
Adamdaki “Türkiye ve Müslüman” kini o kadar yüksek ki, kendi alçaklığının “yüksek koltukta oturduğunda” biteceğini sanıyor. Oysa mesele koltuğun alçaklığı, yüksekliği değil, oturanın “adamlığıdır”… Oturan adamsa koltuğun seviyesi mühim değildir, oturan adam değilse hangi koltukta oturduğunun bir önemi yoktur.
Bu yüzden “koltuk meselesine” fazla takılmamış, olayın “diplomatik dil” çerçevesinde başka, “edebi sınırlar” içerisinde başka anlamları var diye düşünmüştüm. Zira koltuktan “şeref alanlarla, koltuğa şeref katanlar” diye bir durum var bizim kültürümüzde.
Kendini “üstün ırk” sayan bu karmaşık adam İsrail’i resmen batağın içine saplamak üzere. Hırsları ve intikam duyguları o kadar yüksek ki, Türkiye ile kriz üretmek için görevli sayıyor kendisini. İsrail merkezli yayın yapan basın yayından öğreniyoruz ki, Mavi Marmara saldırısında da aktif rol oynayan, özür dilemek üzere karar alan hükümeti bu karardan siyasi şantajla vazgeçirende aynı adamdır.
Şimdi Türkiye’nin taktik hamleleri sonucunda köşeye sıkıştılar. BM’de esen Filistin fırtınasından bile ciddi rahatsızlık duydular, bunu nerden anlıyoruz. Aynı “densizin” tehditkar tutumundan, bu sefer dünyaya meydan okuyarak diyor ki Lieberman "Eğer Filistinliler Genel Konsey'de olmasa dahi Genel Kurul'da tek yanlı bir karar geçirecek olurlarsa, bu bizi hep birlikte yeni bir durum içine sokacak ve bunun ağır sonuçları olacaktır"…
Mesela ne olacak Lieberman? hadi söyle, bilelim…
“lan” demek bir seviye göstergesi midir?
Kısa yoldan cevap vereyim; evet. “Lan”lı, “lun”lu konuşmak ciddi bir seviye ve kültür göstergesidir. İsminin altına, “hukukçu”, “milletvekili”, “siyasetçi” gibi sıfat yazanların pek tercih etmediği, edemeyeceği, etmemesi gereken bir üslup ve ağızdır. Adanalı olunca “lan” konusunda yarı uzman sayılabiliriz. Bir Adanalı “lan” kelimesini kızgın olduğunda başka, sevdiğinde başka tonda söyler. Her iki tonu sesiyle ayarlayarak “sevgi” veya “kavga” mesajı verir. “Konuşma lan…” diye başlayan bir cümle kesin el kol hareketlerinin desteğiyle bir kavgaya doğru gidişin işaretidir. “Lan oğlum mm” diye başlayan ve yumuşak tonda seslendirilen bir “lan” kelimesi “sevgi” ve “dostluk” ilişkisine işaret eder.
Ama her halükarda “lan” kelimesi argodur. Sokak ağzıdır ve kullananın kimliği, kültürü hakkında ciddi bir ipucu verir.
Bağımsız Milletvekili adayı Hasip Kaplan, (Yemin etmedikleri için milletvekili sayılmıyorlar bu nedenle bende milletvekili diyemiyorum) Bakan Hayati Yazıcının, “Ya yemin edecekler, yada Meclis “azil” sürecini başlatır” diye yaptığı çağrıya, “Sana ne lan” diyerek cevap verince başladı bu “lan polemiği”… Bir “lan uzmanı” olarak bu cümlenin sonunda kesin bir kavganın çıkacağını ifade edebilirim. Hasip beye bu yüzden iki teklifte bulunacağım. Ya “lan”lı argo ağzını terk etsin, yahut isminin altındaki “hukukçu, siyasetçi, milletvekili” sıfatlarını…
Haber7 yazdı, fiyatı geri çekildi
Geçtiğimiz hafta Ankara’da simit ve ekmek fiyatına ilişkin bir yazı kaleme almıştım. Ekmek fiyatının dikmen bölgesinde 1 TL’ye çıkartıldığını belirtip, simidin de aynı fiyattan satıldığını ifade etmiştim. Yazıdan sonra sadece iki gün geçmişti ki ekmeğimizi kapıya getiren görevlimiz, “Ekmek fiyatı 0.60 kuruşa geri çekildi” bilgisini verdi.
Ne oldu da geri çekildi?
Birkaç gündür bölgedeki bazı bakkal ve marketlere soruyorum, “Ekmek neden 1 TL’ye çıkartıldı?” verilen cevaplar ilginç; “bir deneme yapmak istediler, gramajı artırıp fiyatı da yukarı çekiyoruz diyerek fiyat algısını artırmak istediler, ama olmadı…”
Çok ilginç bir cevap değil mi?
Ekmek fiyatıyla ilgili fırıncıların ciddi bir fiyat artışı beklentisi olduğunu düşünüyorum. Nitekim fırın sahibi bir dostuma sordum, “ekmek fiyatı 75 kuruş olmalı, maliyeti artırdılar ama ekmek fiyatı neredeyse sabitlendi” dedi.
Demek ki fırıncılar bu konuda bir adım atmak istiyor, bu yüzden de 1 TL ve gramaj artışıyla Dikmen bölgesinde başlatılan bunun bir adımıydı, eğer ses seda çıkmasa tüm bölgelere yavaş yavaş bu fiyat kabul ettirilecekti. Ama bir okurumun dediği gibi, “Haber7’de yazdınız, fiyatı hemen geri çektiler, sağolun haber7 ve siz…”
Dipnot: Ekmek fiyatıyla ilgili yazımızda rakamlarla ilgili kuruş ve TL hataları olmuş. YTL, TL, kuruş, lira derken kafalar karışık hala deme kki, uyarı maili atan dostlara teşekkürler…
Fatih Bayhan – Haber7
bayhan.f@gmail.cominfo@fatihbayhan.com.trwww.fatihbayhan.com.tr