Muhterem Müslümanlar! Allah Teâlâ tarafından en şerefli varlık olarak yaratılan insanoğlunun dünyada huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşayabilmesi için uyması gerekli davranışlardan biri de hoşgörüdür. Hoşgörü: Müsamahalı olmak, anlayışlı olmak ve basit hataları anlayışla karşılamak demektir. Hoşgörü, sağlıklı insan davranışıdır. Hoşgörü sağlıklı insan hayatının özüdür. Beşeri münasebetlerin temelidir. Hoşgörü bir vurdumduymazlık değildir. Hoşgörü görmezlikten gelmek hiç değildir. Hoşgörü kendini bilmektir. Hoşgörü haddini bilmektir. Hoşgörü bir anlayıştır, anlayışlı olmanın adıdır. Hoşgörü sevgi yoludur. Bugün her zamankinden daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğu aşikârdır. Olumsuz birçok davranışın sebebi, yeterince hoşgörülü olamamaktır. Evde, trafikte, sokakta, okulda, işyerinde, kısaca insanın olduğu her yerde eğer hoşgörü yoksa orada bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik, tartışma, kavga ve olumsuzluk vardır. Değerli Mü’minler! Her konuda olduğu gibi hoşgörü konusunda da en güzel örnek Peygamber Efendimizdir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) “Muhakkak ki ben müsamahakâr bir Tevhit diniyle gönderildim.” buyurmuştur. İslâmiyet başkalarının ilmi kanaatlerine, fikrine tecavüz edilmesini, vicdanlarına baskı yapılmasını caiz görmez. Yüce Allah, her şeye gücü yettiği halde insanların pek çok kusur ve hatasını bağışlamaktadır. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de: “(Ey Peygamberim!) Allah’ın merhameti sayesinde, onlara yumuşak davrandın! Şayet kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et” buyurmaktadır.
Muhterem Müslümanlar! İslâm tarihi Müslümanların başka inançtaki insanlara gösterdiği müsamaha örnekleri ile doludur. İslâm aleminde yaşayan gayri müslimler asırlarca Müslümanlarla yan yana yaşadılar. Herhangi bir zulüm ve işkenceye maruz bırakılmadılar. Müslümanlar hoşgörüyü böylece sözde değil, davranışlarıyla bütün dünyaya gösterdiler. Milletimizin dün olduğu gibi bu gün de böyle bir olgunluk içinde bulunduğuna inanıyoruz. Hz. Mevlana: “Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim. Sen de onlara benim gibi iyi gözle bak.” diyor ve ekliyor: “Ben bir pergel gibiyim bir ayağımla şeriat içre, öbür ayağımla yetmiş iki milleti dolaşırım.” İşte dünyanın muhtaç olduğu hoşgörü bu. Hoşgörü mimarı Hz. Mevlânalar, Yunus Emreler ve Hacı Bektaş Veliler insanları hoşgörüye davet etmiş ve yaşadıkları dönemde Anadolu’yu bir hoşgörü cennetine çevirmişlerdir. Ama bugün aynı Anadolu’da hoşgörü yerine daha çok hoşgörüsüzlük almış başını gidiyor. Toplumda hoşgörüye dönüşün, hoşgörüyü davranışa dönüştürmenin yolu; insanın sevgiyi yaşamasına, kendisine saygı duymasına, kendisi ile barışık olmasına bağlıdır. Hutbemizi hoşgörü ustalarının öğüdü ile bitirelim : “Yıktığın varsa yapacaksın. Ağlattığın varsa güldüreceksin. Döktüğün varsa dolduracaksın. Çıplakları giydirecek, açları doyuracak. Ve en önemlisi : Eline, diline ve beline sahip olacaksın!” Hoşgörülü olacaksın.