Ruh HaLi : Hangi ülkedensiniz : Mesaj Sayısı : 1060 Teşekkür Sayısı : 1847 Kayıt tarihi : 01/11/08
Konu: AH GÖNÜL Paz Kas. 16, 2008 12:32 am
Gönül Sızıntısı [color=green][i]Sen de mi ey yar? Sen de mi bunu yapacaktın? Sen de mi hayatıma giren hayal kırıklığı olacak, gönül burukluğuma eklenen yeni bir halka olacaktın? Hâlbuki hani sen herkesten farklıydın, kimseye benzemez, kimsenin yaptığı nankörlüğü yapmazdın? Özü, sözü bir canan olacaktın. Yarı yolda bırakmazdın, bu sevda yolunda karşılaşacağımız her türlü zorlu engebeleri seninle kola kola sımsıkı sarılarak ve dimdik durarak aşmasını bilecektik. Bundan sonraki hayatımız, son nefese kadar alıp vereceğimiz her nefesimiz ortak olacak, bir can bir ten olarak, beni sensizliğe mahkûm etmeyecektin. Hayatımda solmayacak yegâne gülüm, meral gözlüm, aşkı gözlerinde yaşadığım, kalbimi kendine sonsuza dek açtığım biricik cananımdın. Gönlümde, mayasını sarsılmaz sevgimden oluşturduğum tahtta oturttuğum gönül sultanımdın. Oraya bir tek seni layık görmüş, bir tek seni sonsuza dek hapsetmiştim. Gönül bostanımda, sana karşı uçsuz bucaksız aşk tufanıyla başlayan meltem esintili sevgimin, her hücreni tek tek okşaması hayallerimi süsleyen tek bir gerçekti. Bana göre gerçek! Ama şimdi anladım ki bu gerçeğin sana bakan yönünü ihmal etmiş, senin de etten kemikten yaratılmış olduğunu hesaba katmamanın yanılgısına düşmüşüm. Senin duygularının da benim duygularımı tamamlayarak, bizi sonsuzluğa doğru götüren bu kısacık hayat yolculuğumuzda bize rehberlik edeceğini düşünmüş olmamdan ötürü, bir gün senin de beni hayal kırıklığına uğratma ihtimalini göz ardı etmişim. Eh! Boşuna dememişler aşkın gözü kördür diye! Öyle olmasaydı yer küremizde bu kadar insan aşk ıstırabı çeker, sevgi ihanetiyle yanar tutuşur muydu? Bu dertle muzdarip herkes buğulu gözlerinde, kalbinden fışkıran o acı ıstırabı saklamaya çalışmaz, inim inim inleyen gönül feryadını sinesinin derinliklerinde bir daha açılmamak üzere gömülmeye mahkûm etmezdi. Anlayacağın bu da bir dert! Ancak, öyle bir dert ki çaresizliği ne babayiğitleri dize getirmiş, kimilerini çöle çıkarmış, kimine de dağları deldirtmiş, kimini de ateşinin karşı koyulmaz ikliminde yakıp kavurmuştur. Ancak, yine de bir türlü kavuşma imkânı vermemiş. Seven her gönüle çile ve ıstırabın en meşakkatlisini layık görmüş. Bir gün kavuşma hayallerini süsleyen her gönüle, bu arzusuna ancak, sonsuz diyarda kavuşma umuduyla göçüp gitmek gibi bir umut ışığı aşılamaktan öteye gitmemiştir. Günümüzde de aynı hükmünü icra etmekte. Öyle olmasaydı şimdi bu satırlar yazıya dökülmez, bu yazılar da ıstırap sayfasına Not düşülmezdi.