Konu: Şefinizle olası 10 sorun ve çözümü Çarş. Ara. 30, 2009 6:46 am
Çalışma hayatında işinizi iyi yapmanız, iş arkadaşlarınızla iyi geçinmeniz, astlarınızı iyi yönetmeniz yetmez. İşte size karşılaşabileceğiniz 10 'tatsız durum' ve huzurlu çalışmak için size 10 öneri:
Çalışma hayatında işinizi iyi yapmanız, iş arkadaşlarınızla iyi geçinmeniz, astlarınızı iyi yönetmeniz yetmez. Üstlerinizi de ’idare etmek’ daha doğrusu ’yönetmek’ zorundasınız. Boşuna ’boss management’ diye bir uzmanlık dalı (!) ortaya çıkmamış. İşte size karşılaşabileceğiniz 10 ’tatsız durum’ ve huzurlu çalışmak için size 10 öneri: Şefiniz size bir selamı bile çok görüyor Durum: Sabah yanınızdan geçiyor, size bir selam bile vermiyor! Bir kere olursa, dert etmeyin, zihni meşguldür. Tekrarlıyorsa, bu size karşı bir tutumu olduğunu ispat etmez, belki de bambaşka bir sebebi vardır. Ama rahatsız ve huzursuz olmak da hakkınız. Öneri: Durup dururken değil elbet, iyi bir fırsat kollayıp (bir yemek sohbeti, bir bireysel değerlendirme görüşmesi çok uygundur mesela) ’Bana son zamanlarda selam vermiyorsun. Bir hatamı mı gördün?’ diye sorabilirsiniz. Yüz ifadenize ve ses tonunuza dikkat! Şefiniz birden bire size açılıyor Durum: Eskiden mesafeliyken, şefiniz birden size açılmaya, şirketle, çalışma arkadaşlarınızla ilgili sırlarını paylaşmaya başladı. Size güvendiğinden mi, yükseleceğinizin işareti mi, manipülasyona mı geliyorsunuz? Öneri: Paranoyak olmanın anlamı yok, bazı şeyleri anlatma ihtiyacı duyuyor, size güveniyor olabilir. Ama yine de, kurtlar sofrasında, tedbiri elden bırakmamak lazım. Bir uygun zamanı ve ortamı bekleyip, ’Hayırdır?’ diye sorun. Hani ’bir tuhaflık olduğunun farkındayım’ hesabı. E-postalarınıza cevap vermez oluyor Durum: Pek çok şirket gibi, sizde de iletişim artık e-postayla sağlanıyor. Ama nedense şefiniz son zamanlarda ya geç ’geri dönüyor’ ya da sizi cevapsız bırakıyor. ’Bana tavır koyuyor galiba’ diye savunmaya geçmeden, araştırmakta fayda var. Öneri: Herkes e-postayla iletişimi sevmez, kimi yüzyüze görüşmeyi yeğler. Kimi, konuşmada olduğu gibi yazışmada da ketumdur. Yüzyüze doğrudan teması deneyin, bakalım tavrı nasıl. Bu arada şirketin (kimi şirketlerde üstler üstlüklerini mesafe koyarak göstermeye çalışır) ve sektörün (mesela askeri malzeme satan şirketler her şeyi yazıya dökmekten hoşlanmaz) alışkanlıklarını da bilmelisiniz. Bir sırrınızı başkalarına açık ediyor Durum: Şefinizin, aranızdaki bir konuyu başkalarına da anlattığını fark ediyorsunuz. Kafanız karışıyor: Kötü niyet mi, dalgınlık mı? Bir daha sefere güvenebilir misiniz? Öneri: Mümkünse (ki her zaman olmayabilir) karşısına geçip ’Bu nasıl oluyor?’ diye sorun. Ve tepkisini iyi izleyin. Tavrınızı ona göre belirleyin. Bakalım ’Dikkatsizlik ettim, kusura bakma’ diye rahatsızlığını mı belli edecek, zeytinyağı gibi üste mi çıkacak? Belki de gerçekten kabahati yoktur. (Bu arada, hesap sormak için, önceden şefinize ’Bu bir sırdır, kimseye açma’ diye açıkça belirtmiş olmanızda fayda var.) Sizinle konuşurken elindeki ataşla oynuyor Durum: Yüzyüze önemli bir konuşma yapıyorsunuz, şef elindeki bir ataşa yoğunlaşmış durumda. Söylediklerinizden sıkılıyor mu, tatsız bir şey söyleyecek ama lafa mı giremiyor, anlamıyorsunuz. Tabii bambaşka sebepler de olabilir, mesela az önce aldığı kötü bir haber... Öneri: Yine en iyisi, açık açık konuşmak ama her zaman kolay olmayabilir. Samimiyetiniz varsa, ’O garip ataş sana ne yaptı?’ diye işi şakaya vurabilirsiniz. ’Senin aklında başka bir şey var galiba, istersen bu konuyu sonra konuşalım’ demek de bir çare. Vaktim yok, diye sizi başından atıyor Durum: Size bir görev verdi. Başlamak için bazı bilgilere, talimata ihtiyacınız var. Yahut işin sonuna geldiniz ama tamamlamak için şefinizle bir beş dakika görüşmeye ihtiyacınız var. Ama her seferinde ’vaktim yok’ diyor. Size tam güvendiğinden mi, yoksa ilgisizlikten mi? Öneri: Acık ve net bir mesaj atın, ’Şu şu sebeplerle MUTLAKA seninle görüşmem lazım’ diye ona sorumluluğunu hatırlatın. Eğer gerçekten vakti yoksa, ya sizi bir başka yetkiliye yönlendirecektir ya da size ’Açık kart veriyorum’ diyecektir. Sizi bir toplantıya çağırmıyor Durum: Şefinizin ve çalışma arkadaşlarınızın toplantı odasına yöneldiğini görüyorsunuz oysa sizin haberiniz bile yok. Konuyu bilmediğiniz için çeşitli senaryolar yazmaya başlıyorsunuz. Dışlandığınızı düşünüyorsunuz. Öneri: Unutmayın ki genellikle bu toplantılara farklı servislerden çalışanlar çağrılır. Yani sizi çağırmadılar diye, dışlandığınız sonucunu çıkarmayın. Önce (ortalığı bulandırmadan) toplantının ne olduğunu, kimlerin niye çağrıldığını araştırın. Muhtemelen ’İyi yırtmışım’ diyeceksiniz. ’Bakalım becerebilecek misin?’ diyor Durum: Size yeni bir iş, bir görev verirken ’Bakalım becerebilicek misin’ yahut ’altındak kalkabilecek misin’ gibi bir laf ediyor. Aklınıza takılıyor: Sizden şüphe mi ediyor? Acaba bir tuzak mı bu? Öneri: Şefinizin huyunu suyunu iyi biliyorsanız (mesela bu tip şakalarıyla meşhursa) sorun yok. Yine de ’Niye öyle diyorsun?’ demekte ve bilgilenmekte fayda var. Belki de sizden önce üç kişi denedi beceremedi. Belki şefiniz verdiği göreve inanmıyor. Sebepleri sizin için önemli olabilir. Ayaklarını masaya uzatmış, oturuyor Durum: Sizi yanına çağırıyor, yahut bürosuna giriyorsunuz. Ama o gün şefiniz biraz fazla rahat. Ayaklarını masaya uzatmış oturuyor. Bu sizi hor gördüğü anlamına mı gelir, samimiyet işareti mi? Bu durumda ne yapmalısınız? Öneri: Şefine ’Düzgün otur’ demek her baba yiğidin harcı değil. Şansınızı zorlamayın. Eğer ilişkiniz elveriyorsa, siz de karşısına geçip ayaklarınızı masaya uzatın. Eşek değilse, mesajınızı alacak ve gülümseyerek toparlanacaktır. Bunu yapamıyorsanız, ’Rahatsız olma, ben sonra gelirim’ diye izin isteyip çıkabilirsiniz. Devamlı cep telefonuyla konuşuyor Durum: Başbaşa bir görüşme yapıyorsunuz, ikide bir cep telefonuyla oynuyor, mesajlarına bakıyor. Genelde terbiye özürlü biri değilse, o gün bir sorun var demektir. Ya önemli bir haber bekliyor ve aklını size veremiyor, ya konuşmadan sıkılıyor, ya da size bir şey söyleyecek, lafa giremiyor. Öneri: Ya biraz gerginliği göze alıp ’Bak telefonuna da sonra konuşalım’ diyebilirsiniz, ya da ’Önemli bir haber filan mı bekliyorsun; sonra geleyim istersen’ diyebilirsiniz. Gerçekten bir sorunu varsa ’Sonra konuşalım’ der ve onu kurtarırsınız. Yoksa toparlanır.