Devlet Denetleme Kurulu'nun ''Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim'' başlıklı raporunda YÖK'ün oluşumunda ve kurgusunda başlangıcından itibaren zaafiyet bulunduğu belirtildi.
Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK), ''Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim'' başlıklı raporunda, devletin üniversiteler üzerindeki gözetim ve denetiminin; mevzuat alt yapısındaki eksiklikler ve YÖK organlarının uygulamaları nedeniyle devlet adına icra edilen kamu hizmeti olma niteliğini tamamıyla kaybettiği belirtildi. Bu durumun yükseköğretim kurum ve üst kuruluş yöneticilerinin hesap verilebilirlikle ilgili algılamalarının değişmesine neden olduğu ve yükseköğretimin yolsuzlukların artmasına elverişli çevre haline geldiği anlatılan raporda, soruşturmaların hukuka aykırı sonlandırılması ve bazı sahtecilik eylemleri nedeniyle adı açıklanmayan iki kişi hakkında soruşturma açılması istendi. DDK, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatı üzerine, yükseköğretim alanında devletin gözetim ve denetim işlevine yönelik yasal çerçevenin incelendiği ve Yükseköğretim Kurulu uygulamalarının değerlendirildiği raporu tamamladı. Raporda, yükseköğretim sisteminin mevcut merkeziyetçi yapısı ve YÖK'ün bu yapıdaki merkezi konumunun, 1981 yılından bu yana herhangi bir önemli değişikliğe maruz kalmadan yükseköğretim kuruluşlarını yönlendirdiği ifade edildi. DDK raporunda, yükseköğretim alanının neredeyse bütünüyle YÖK tarafından devlet adına gözetim ve denetim altında tutulduğu belirtildi. Yükseköğretimdeki tüm dönüşümlerde üniversite özerkliği kapsamında yapılan tartışmaların önemli yer tuttuğuna işaret edilen raporda, yükseköğretimin denetiminin nasıl yapılacağının da özerklik kavramları etrafında tartışıldığı kaydedildi. 1982 Anayasası ile idari özerklikte ağırlık merkezinin, yükseköğretim kuruluşlarından YÖK'e kaydığı ve yükseköğretim sisteminin sahip olageldiği ''dışa karşı bağımsızlığın'' koruma altına alındığı anlatılan raporda, idari özerkliğin sistem içinde kalmasının sağlandığı ifade edildi. Raporda, ''Böylece, yükseköğretim alanının kendine özgülüğü ve 'dışarı'dan bağımsızlığı YÖK'ün kuruluşuyla dağılmamış, tam aksine bu alanın dışarıya karşı korunaklığı daha da artmıştır'' denildi. Yükseköğretim Denetleme Kurulunun görev tanımlı değil, yetki tanımlı kurulmasının en önemli yapısal zayıflık olduğunun altı çizilen raporda, kurulun son 10 yılda devlet üniversiteleri üzerindeki gözetim ve denetim fonksiyonundan neredeyse bütünüyle çekildiği belirtildi. Kurula son 10 yıl içinde sadece 2006 yılında Çanakkale Onsekiz Mart, Balıkesir ve Boğaziçi üniversiteleriyle ilgili genel denetim görevi verildiğine dikkat çekildi. Kurulun, genel denetim çalışmalarını bütünüyle vakıf üniversitelerine yönlendirdiğinin görüldüğüne değinilen raporda, 2000-2008 yılları arasında düzenlenen toplam 223 genel denetim raporunun üçünün devlet üniversitelerine yönelik olduğu vurgulandı. Yükseköğretim Denetleme Kurulunun hem nicelik hem de nitelik açısından denetim işlevine odaklı kurulmadığının altı çizilen raporda, üyeleri denetim konusunda yetkin olmayan kurulun oluşumu ve üye sayısının tüm yükseköğretim sistemini denetleyecek kapasiteden uzak olduğu ifade edildi. Raporda, yükseköğretim alanında başlangıcından itibaren sağlıklı bir denetim ve gözetim sisteminin kurulamadığı belirtilerek, ''Bir bütün olarak Yükseköğretim Denetleme Kurulunun oluşumunda ve kurgusunda başlangıcından itibaren bir zafiyet bulunmaktadır'' denildi. Yükseköğretim Denetleme Kurulunun denetim odaklı bir yapılanma olmadığı görüşünün yinelendiği raporda, Anayasa ile YÖK'e verilen yükseköğretim kurumlarının gözetimi ve denetiminin böyle bir yapıyla yürütülmesinin imkansız olduğu kaydedildi. ''HESAP VERİLEBİLİRLİKTEN UZAK ÇALIŞMA YÖNTEMİ'' Raporda, yükseköğretimde ilgililer hakkındaki ihbar ve şikayetlerle ilgili yasal düzenlemelere yer verilerek, denetçilerin incelemeleri sırasında, bazı ihbar ve şikayetlerle ilgili olarak ''soruşturma açılmasına gerek olmadığı'' kararları verildiğinin tespit edildiği anlatıldı. Bu yöntemin hem YÖK Genel Kurulu ve YÖK Başkanlarınca hem de üniversite rektörleri ve diğer amirler tarafından yaygın bir biçimde kullanılmasının ihbar ve şikayet müessesesinin işlevselliğini yitirmesine yol açtığı ifade edilen raporda, şöyle denildi: ''Zorunlu ve istisnai durumlar haricinde adı geçenler hakkında işlem yapılamamış, hukukun öngörmediği ve tasvip edemeyeceği bir durum oluşmuştur. Böylece, ihbar ve şikayetlerin değerlendirilmesinde yeterli etkinlik sağlanamadığı gibi soruşturma açılmamasına ilişkin kararlar da yargı denetiminden uzaklaştırılmış ve bu çerçevede hesap verilebilirlikten uzak bir çalışma yöntemi, her seviyede YÖK'e hakim olmuştur. Soruşturmaların hukuka aykırı sonlandırılması ve çeşitli sahtecilik fiilleri bu ortamda vücut bulmuştur. Bu çerçevede, önemli hukuka aykırılıklar gerçekleşmiştir.'' Raporda, Yükseköğretim Kanunu uyarınca ilk soruşturma açılmasına ancak ''istisnai'' olarak ve ''yargısal zorunluluk'' hallerinde başvurulduğu, rektörler hakkındaki ihbar ve şikayetlerle ilgili genellikle ''işleme koymama'' tasarrufunda bulunulduğu, kişi veya olay belirtilen ve ciddi bulgu ve belgelere dayanan ihbar veya şikayetlerin; Başkanlık Kararları uygulamasıyla doğrudan doğruya veya yürütülen idari bilgi alma mekanizmalarıyla elde edilen verilerle yetinilerek ''soruşturma açılmasına gerek olmadığı'' kararı verilip sonuçsuz bırakıldığı belirtildi. Cumhuriyet savcılıkları tarafından YÖK'e gönderilen görevsizlik kararları ve yazıların şikayet edilen üniversite rektörüne gönderildiği ve rektörün cevabi yazısı esas alınarak ''soruşturmaya mahal bulunmadığı'' şeklinde Başkanlık Kararları ihdas edildiği, Sayıştay, Maliye Bakanlığı ve Kamu İhale Kurumu'ndan gelen suç duyuruları ve soruşturma açılması talepleri karşısında benzer işlemlerle ısrarla ilk soruşturmanın açılmasından kaçınıldığı da kaydedildi. Raporda, haklarında ihbar ve şikayette bulunulan kişilere, şikayet konularının ihbarcının adı gizlenmeden gönderilerek, hukuka aykırı işlemler yapıldığı da ifade edildi. Söz konusu ihbarlarla ilgili ''soruşturma açılmaması kararının'' ise şikayetçi ve Cumhuriyet Savcılıklarına gönderilmeyerek, itiraz hakkının ortadan kaldırılmasına yol açan işlemlerde bulunulduğu anlatılan raporda, Danıştay tarafından kendiliğinden ya da itirazen yapılacak incelemenin sistematik olarak engellendiği kaydedildi. ''KRONİKLEŞEN BİR DURUM'' Yükseköğretimde gözetim ve denetim konusunda ciddi eksiklik ve boşluklar bulunduğu tespiti yapılan raporda, şöyle devam edildi: ''Devletin üniversiteler üzerindeki gözetim ve denetimi; gerek denetim ve ceza soruşturmasıyla ilgili mevzuat alt yapısındaki eksiklikler gerekse Yükseköğretim Genel Kurulu, YÖK Başkanları ve Yükseköğretim Denetleme Kurulunun uygulamaları nedeniyle devlet adına icra edilen bir kamu hizmeti olma niteliğini tamamıyla kaybetmiştir. Bu husus, özellikle yükseköğretim kurum ve üst kuruluşlarının yöneticilerinin hesap verilebilirlikle ilgili algılamalarının değişmesine neden olmuş ve böylece yükseköğretim alanı yolsuzluk ve usulsüzlüğün önlenememesine/artmasına elverişli bir çevre haline gelmiştir. Bu nedenle oluşan denetim açığı, kendisini besleyen ve bu açığı kronikleştiren bir yapıya dönüşmüş görünmektedir.'' ÖNERİLER Yükseköğretim alanında önemli ve ciddi ölçülerde denetim boşluğu ve açığı bulunduğunun altının çizildiği raporda, bu açığın giderilmesi amacıyla mevzuattan uygulama ve yapısal konulara kadar geniş bir yelpazede değişiklik ihtiyacı bulunduğu ifade edildi. Raporda Yükseköğretim Denetleme Kurulunun, günün ihtiyaçlarına ve denetim yaklaşımlarına göre gerçek anlamda bir denetim birimi olarak yapılandırılması gerektiği savunuldu. DDK, denetim işlevi odaklı yeni bir Yükseköğretim Denetleme Kurulu yapısı tasarlanmasını, kurulun görev ve yetkilerinin iç denetim ve dış denetim sisteminin dikkate alınarak yeniden düzenlenmesini, denetim görevlerinin ''görev'' tanımlı esasa göre belirlenmesini, kurul üye sayısının yeniden belirlenmesini ve üye veren kurumların çeşitlendirilmesini, kurul üyelerinin denetim bilgi ve ihtisası niteliklerine sahip olmasını önerdi. İhbar ve şikayet müessesesinin yeniden işler hale getirilmesi için bir taraftan soruşturma mevzuatında değişiklikler yapılması bir taraftan da uygulamanın hukuka uygun şekle dönüştürülmesi gerektiği görüşüne yer verilen raporda, ceza soruşturmasıyla ilgili yasal değişiklikler yapılması da istendi. Üniversite rektörlerini doğrudan ilzam etmese de bile nitelik ve içerikleri itibariyle bazı önemli ihbar ve şikayetlerin doğrudan Yükseköğretim Denetleme Kurulunca incelenmesi ve soruşturulması yoluna gidilmesi gerektiği belirtilen raporda, ihbar ve şikayetlerle ilgili işlem yapılmasında kasıtlı olarak gecikme gösteren ilgililer hakkında soruşturma yapılması da önerildi. ESKİ YÖNETİCİLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
YÖK Başkanları ve üniversitelerin üst düzey yöneticileri hakkındaki ihbar ve şikayetlerle ilgili yürütülen iş ve işlemlerin de incelendiği raporda, bazı söz konusu olay ve işlemlerin gizlilik dereceli bilgiler içerdiği ifade edildi. Raporda, soruşturmaların hukuka aykırı sonlandırılması ve bazı sahtecilik eylemleri tespit edildiği de belirtilerek, iki eski yönetici hakkında soruşturma açılması istendi. Bilgilerin gizliliği ve bu kişilerin haklarının ihlal edilmemesi amacıyla, haklarında soruşturma istenen kişilerin isimlerine rapor özetinde yer verilmedi. AA
buket_07 TecrubeLi ÜyE
Ruh HaLi : Hangi ülkedensiniz : Mesaj Sayısı : 127 Yaş : 35 Nerden : antalya Teşekkür Sayısı : 178 Kayıt tarihi : 11/12/09
bu ülkede kendi kendini yalanlayan,kendi kuruluş amacına ters düşen o kadar cok kurum var ki YÖK de bunlardan sadece birisi..danıştay aynı konuda iki farklı karara imza atmadımı..ilk kararında yetki yök de dir derken,ikinci kararında yetkıyı kendisinde görüyor..çünkü kat sayı kararı tamamen siyasi ve ideolojık bir karardır..yök bir eğitim ve ilim kurumudur..ilim kurumu sadece ilmi konulara bakar,insanların kılık kıyafetine değil..burnunda hızma,kulağında ve göbeğinde küpeler dövmeler olanlara,bedeni yarı çıplak derse girenlere sessiz kalanlar, edeb ve haya timsali genç kızlara tahammül edemiyorlar..yök ilim için değil,ilimsizlik için vardır...
Muhtesim Admin
Ruh HaLi : Hangi ülkedensiniz : Mesaj Sayısı : 4379 Nerden : istanbul Teşekkür Sayısı : 10146 Kayıt tarihi : 30/10/08
yarı gerici yarı militarist bir yapıdan oluşan bir kurum düşünün.
ilim irfan kurumu olması için kurulan bu yapılanmanın zamanla ne için ve neye hizmet ettiğini görmeyenimiz yoktur sanırım.bazı çevrelerin sadece maşası olmaktan ileri gidememiştir.ve artık güzel vatanımız TÜRKİYE için yök bir yük halini almıştı.
İyisimi tüm yüklerden kurtulmak derim. mutlu ve sevgi dolu aydınluk ufuklara sahip bir neslin yetişeceği nice güzel yıllara.......