Ruh HaLi : Hangi ülkedensiniz : Mesaj Sayısı : 1060 Teşekkür Sayısı : 1847 Kayıt tarihi : 01/11/08
Konu: Dinliyormuş Gibi Yapanlardan Mısınız? Çarş. Ara. 09, 2009 3:15 am
Dinliyormuş Gibi Yapanlardan Mısınız?
Gözyaşları acıları unutturur mu bilmem ama insanı rahatlattığı bir gerçek… Bazen çığlık atmak isteriz. Bazen ağlamak. Fakat her şeye rağmen kontrollü davranmaya çalışırız. Kimi zaman gözyaşlarımızı içimize akıtır, birçok zaman çığlıklarımızı içimizde koparırız. Bu nedenledir sebepsiz hastalıklarımız..
Bazen de sadece anlaşılmak için dinlenilmek isteriz. Bizi anlayacağını sandığımız yakın arkadaşlarımıza açılmayı deneriz. Tecrübe etmeden önce nereden bilebilirsiniz ki, çevrenizdekileri önemsediğinizin eseri olan ufak ayrıntılarda bile arkadaşınızın hassasiyetlerini göz önünde bulundurmanızdan memnun gözüken, her derdini “Perihan abla” misali dinleyip, çözümler üretmeye çalıştığınız bu kimselerin berbat birer arkadaş bozuntusu olduklarıyla yüzleşeceğinizi?
O kadar meşgulüz ki, yanı başımızdakilere ayıracak zamanımız yok. O kadar kendimizle hem dem olmuşuz ki, en yakınımızdakilere bile fersah fersah uzağız. O kadar zamanımız değerli ki, başkalarının saatlerini küçük zevklerimiz için heba ettiğimizi fark edemiyoruz. Gereksiz tevazu cümleleri hariç kendimiz için birinci çoğul şahıs zamir ve eklerini kullanmanın dışında kısa sürelide olsa aynı mekânı paylaştığımız kimseler için kullanmayı aklımızdan bile geçirmiyoruz. Ortak bir amaç çerçevesinde mecburi bir toplanmanın nazarımızda duygusal bir karşılığı yok ki, bunun kelimelerle ve davranışlarla ifadesi mümkün olabilsin..Aynı ülkede, aynı şehirde, aynı mahallede, aynı binada, aynı iş yerinde, aynı okulda, hatta aynı evde birbirine yabancı bireyler olarak yaşıyor olmak gayet sıradan bir durum zamanımızda. Manevi olarak o kadar uzağız ki, maddi mesafeler ortadan kalkıp samimiymiş gibi gösterilen yakın alakalar bile aradaki mesafeleri yok etmeye yetmiyor maalesef!
Başkalarının hakkına riayet etmeden, devamlı anlaşılmayı, her haliyle kabul edilmeyi, her zaman haklı sayılmayı bekleyen bir yığın adam olamamış insancıklarla bir arada yaşama savaşı veriyoruz. Onlara boyun eğmek ile olunması gerektiği gibi davranmak arasında sürekli gelgit içerisinde kör topal ilerlemeye çalışıyor, bir yandan da omzunda ağlayacak, samimi insanların iyiden iyiye azaldığı gerçeğine alışmaya çabalıyoruz... Çünkü herkesin çok işi var. Kimsenin sözünüzü bölmeden birkaç dakikadan fazla dinliyormuş gibi yapmaya sabrı yok. Oysa yetişmesi gereken önemli randevuları, evde bekleyen yatalak bir yakını yahut peşinden ağlayan bir bebeği varmışçasına amaçsız olduğu kadar farazi ve bir o kadar nefsanî koşuşturmacaların içinde hareket ettiğini zannederek aynı dairenin içerisinde dönüp duran evcil bir deney faresi gibi ömür tüketiyorlar. Her gün 3-4 saat dizi izlemeye vakitleri var. Ama kendi zevkleri haricinde ihtiyaç duyduğunda ‘arkadaşım’ diye hitap ettikleri kimseler için ayıracak fazladan bir yarım saatleri bile yok. Bu insanların tipik özelliği midir bilinmez. Kendileri ve sorun olarak gözlerinde büyüttükleri dertleriyle devamlı şikâyet perdesinden konuştukları için, dikkatle takip ettiğinizde önceki konuşmalarından tek farkı kullandığı kelimelerin cümle içindeki yer değişimleri ve ana konuya geçen zaman içinde eklenen yeni hikâyecikler olduğunu fark ettiğiniz, çoğu zaman boş konuşmalarıyla toplumun dinleme mekanizmasında büyük ölçüde tahribat yaptıkları aşikâr bu kişiler, yokluğundan yakındığımız iyi dinleyicileri ne derece hak ediyorlar tartışılır elbette. Ama sanki herkes böyleymiş gibi davranmanın ne olursa olsun kabul edilebilir bir mazeret olmadığı herkesçe malumdur. Her kişi her hücresi ve her haliyle nev-i şahsına münhasırdır. Bunu bilince toplumun ekseriyetine bakarak alınan genel ve özel tavırlar sürü psikolojisine henüz kurban vermediğimiz kimseleri de kaybetmenin anahtarı olduğu meydandadır.
Varsın anlaşılmayacaksak gözyaşları her daim içimize aksın, çığlıklar içimizde kopsun. Belki de bu yağmurlar ve gök gürültüleri içimizde yemyeşil bir vaha bitirir. Hem zaten kıymet bilmeyenlere hak ettiğinden fazlası battal beden misali eğreti geliyor nasılsa..
Çok söz eşek yüküdür demiş Yunus Emre..Bir sürü boş lafı yan yana dizip, vakit katili olmak o derece feci bir durum ki, en güzel misali ; anlamayana insan olmayı anlatmaya çalışmaktır..Sözler hedefine hiç uğramadan ya atmosferde kaybolup gitmeye mahkum, yahut hiç hakketmediğiniz halde ziyadesiyle size geri yollanılıp içinizi acıtacak kadar anlamsızlaşır. Tüm uğraşılarınız boşunadır. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Hele de bilmediğini dahi bilmeyenden hayır umulur mu?
Susmak için bunca sebep varken, ne çok konuşuyor ve gönül hanesini viran ediyoruz.. Hiç düşündük mü? Haneleri viran edenlerden değil, mamur kılanlardan olmak duasıyla..
Gözyaşları acıları unutturur mu bilmem ama insanı rahatlattığı bir gerçek… Bazen çığlık atmak isteriz. Bazen ağlamak. Fakat her şeye rağmen kontrollü davranmaya çalışırız. Kimi zaman gözyaşlarımızı içimize akıtır, birçok zaman çığlıklarımızı içimizde koparırız. Bu nedenledir sebepsiz hastalıklarımız.. GÜZEL PAYLAŞIM TŞKLER BERFİN EMEĞİNE SAĞLIK...
Aslı ÖzeL ÜyE
Ruh HaLi : Hangi ülkedensiniz : Mesaj Sayısı : 179 Teşekkür Sayısı : 343 Kayıt tarihi : 12/11/09
Konu: Geri: Dinliyormuş Gibi Yapanlardan Mısınız? Perş. Ara. 10, 2009 5:26 am
BAZEN YIRTINSAN ÇIĞRINSAN O GÖZYAŞLARI GELMİYOR...ARKASINA SIĞINAMADIĞIN BİR ŞEY BU HALDE ÖFKELİ VE BENCİL OLUYORSUN DİNLEMEYİ BİLMİYORSUNKİ DİNLETESİN... KARDEŞİN BİLE HASTALANSA ONA EĞİLİP ÜZÜLME BETERİN BETERİ VAR DİYORSUN AMA YÜREĞİNE SOR BAKALIM O BETERİN BETERİ NE BENİM BAŞIMADA GELEBİLİRDİ ŞÜKÜRKİ KARDEŞİMİN GELDİ...SUSMAK EN GÜZELİ BIRAK ÇAĞLAYANLAR YÜREKLERDE AKSIN.... DİLE VARIPTA ACI BİR ZEHİR OLUP AKACAĞINA GÖZYAŞLARINDA AKSIN YİNE SEN ÜZÜL KARŞINDAKİ DEĞİL.....