Ruh HaLi : Hangi ülkedensiniz : Mesaj Sayısı : 179 Teşekkür Sayısı : 343 Kayıt tarihi : 12/11/09
Konu: ŞİKAYET ETME HAYATA C.tesi Ara. 05, 2009 10:35 am
[size=9]
Ne çok severiz şikayet etmeyi,bilmeyiz şükretmeyi. Zor geliyor sanıyorum. Aslında şikayet yerine yapabileceğimiz teşekkür olmalı kime derseniz Yaradana.
Ama biz kolay yolunu bulmuşuz onda var, bende yok. Halım eskidi, koltuğum kötü. Saçımın boyasını sevmedim. Ama bakın bunlar benim içinde geçerli. Her zaman kuaförden ağlayarak çıkarım. Hayatta şükretmemde saçlarımın olduğuna , 2 parmak fazla kesti diye kuaförü bir dövmediğim kalır,birde oturur aynaya,saçıma baka baka ağlarımm..Fönümü basık çekti diye o kuaförü gırtlaklayasım gelir. Düşünmem ama ;ne güzel ayaklarım yerinde, yürüyerek gelebildim yada gözlerim görüyor ne mutlu saçımı gördüm demem sürekli şikayet şikayet… Taki Figen ES adında bir doktorun anlattığı bir olaya kadar. Günlerdir yedim bitirdim kendimi. O kadar kızdımki acizliğime, zavallılığıma sizinle de paylaşmalıyım bu olayı eminim benim gibi düşüneceksiniz sonunda.Umarımki bu düşüncem anlık değil, baki kalsın.
Bir hastanenin yoğun bakım ünitesinde 19 yaşında Erol adında bir genç yatmakta ve bu genç 10 yıldır bu yoğun bakım ünitesinde…Boyundan aşağısı felç, solunum cihazına bağlı yaşıyor,ve böbrek yetmezliğinden dolayı diyaliz makinesine bağlı bir hayat sürüyor. Ve hastalığının maliyetini söylemeye bile gerek yok sanıyorum. Artık ailenin gücü tükenince Erol'a yardım etmek isteyen doktorlar, el birliği ile para toplayıp, biraz daha hastanede kalmasına ve tedavisine yardım ediyorlar. Diyorsunuzdur:"Bu tedavi evde olamıyor mu?" oluyor tabiîki. Ama çok para lazım. Evde jenaratör bulunmak zorundalar Herhangi bir elektrik kesilmesi durumunda hayatı tamamen tehlikeye girer. Bu yüzden hastanede yaşamını sürdürmesi şart.Daha güvenli. Ama birgün, Erol’u yıllarca yattığı o yataktan ve odadan çıkarıyor bizim yardımsever doktorlarımız. Sakın para tükendiği için sanmayın. Sadece bize göre küçük, ona göre müthiş bir sürpriz hazırlayarak. Düşünüyorumda ne büyük bir sevap işlemişler. Neyse konuma döneyim özel bir araç tahsis ediliyor. Cihazları bağlayabilecekleri özel bölümü olan şarj makineli kısa süreli gezinti için uygun bir araba. Ve Erol’u o araba ile gezdiriyorlar. Çıldırıyor sevincinden, Sadece şükrediyor ölmeden denizi, açık havayı görebildiği için. Hiç konuşmadan, cevap vermeden dakikalarca ağlıyor. Sadece gözlerinde o anda kelimelerin kifayetsiz kaldığını anlayabiliyorsunuz. Kendimi paraladım ne biçim adam bu diye. - Nasıl bir adam biliyormusunuz? - Bilen varsa Allahaşkına banada söylesin. Ama gezinti çok uzun sürmüyor ve yatağına geri dönüyor Erol. Akşam iftar saatinde nöbetçi doktorlardan birisi arkadaşlarına: -Ben Erol’u kontrol edeceğim ,iftarımı orada açayım diyor. Yemekhaneden yemeklerini alıyor ve yanına gidiyor Erol’un. O anda iftar saati geliyor ezanın duyulması ile Erol’da pipetle çorbasını içmeye başlıyor.Nöbetçi doktor soruyor:
- Hayrola Erol benimi bekledin yemek için?
- Hayır bende iftarımı açıyorum diyor. Doktor şaşkın:
- Ama sen oruçla mükellef değilsin sen hastasın diyor. Aslında doktor gayet bilgili dini konularda ve inançlı. Ama inanın şaşkın bu durumda. Erol hemen anlıyor ve açıklama gereği duyuyor: - Yapmayın doktorum, Allahım'a o kadar çok şükretmem gereken şey var ki; bakın sesim yerinde sizinle konuşabiliyorum, gözlerim görüyor, kulaklarım duyuyor daha ben nasıl teşekkür etmem yaradanıma bu yaptığım neki diyor. Doktor arkadaş inanamıyor ve utanmakla şaşkınlık arasında gidip geliyor.
Bu olayı duydukdan sonra hayatımın muhasebesini yapmaya başlıyorum. Ben ne kadar teşekkür ediyorum.Ne kadar şükrediyorum. Ya da şikayetlerimi nasıl yok edebilirim. Aslında şükretmek çok güzel bir olgu, Şikayetlerimizimiz üzüntülerimiz en aza indirir.Hatta ben önceden aksi bir kız olduğum için bakın önceden diyorum şimdi gayet mülayimim belirteyimde içim rahat etsin. Annem bana hep şu kelimeleri kullanırdı: "Şükretmeyenden güzellikte kaybolur, hünerde,sanatta. Artık ondan bir daha bir eser bile görünmez" Ne kızardım bu sözüne ne kadar doğru söylüyormuşta işime şikayet etmek kolay geliyormuş. Bununla ilgili bir hadiste çok etkiler beni: Allah kıyamet günü kuluna "Ne getirdin sana verdiğim nimetlere karşılık ne yaptın der?" Kul der ki:"Yarabbi sana candan ve gönülden şükrettim. Çünkü o rızık ve ekmeğin asıl sahibi sensin." Allah der ki:"Hayır! Sana bağışta bulunan kişiye şükretmediğin için banada şükretmiş sayılmassın" Oyyy çıldırabilirim !!Ne kadar basit ne kadar kolay ama neden ben zor olan şikayette takılı kalıyorum.Onu yapmayı tercih ediyorum.Yazımı Taylor'un bir sözü ile bitirmek istiyorum ve bu konuyuda kendime ders konusu veriyorum. "Bizi hayattan şikayete yönelten şey,karşılaştığımız zorlukların büyüklüğü değil, mücadele gücümüzün azlığıdır.
ASLI GENCER TUNÇYÜREK
En son Aslı tarafından Perş. Ocak 07, 2010 6:38 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Muhtesim Admin
Ruh HaLi : Hangi ülkedensiniz : Mesaj Sayısı : 4379 Nerden : istanbul Teşekkür Sayısı : 10146 Kayıt tarihi : 30/10/08
Konu: Geri: ŞİKAYET ETME HAYATA Perş. Ocak 07, 2010 9:47 am
- Yapmayın doktorum, Allahım'a o kadar çok şükretmem geren şey var ki bakın sesim yerinde sizinle konuşabiliyorum, gözlerim görüyor, kulaklarım duyuyor daha ben nasıl teşekkür etmem yaradanıma bu yaptığım neki diyor. Doktor arkadaş inanamıyor ve utanmakla şaşkınlık arasında gidip geliyor.
Daha ne denilebilinir ki
Misafir Misafir
Konu: Geri: ŞİKAYET ETME HAYATA Perş. Ocak 07, 2010 9:12 pm
harıka paylaşım emeğine sağlık aslım
YediCucelerinEnUzunu Yeni ÜyE
Hangi ülkedensiniz : Mesaj Sayısı : 23 Teşekkür Sayısı : 31 Kayıt tarihi : 11/01/10
Konu: Geri: ŞİKAYET ETME HAYATA Ptsi Ocak 11, 2010 4:27 am
Güzel düşündürücü bir paylaşım olmuş. Teşekkür ederim..
Misafir Misafir
Konu: Geri: ŞİKAYET ETME HAYATA Ptsi Ocak 11, 2010 7:25 am
yedicucelerin en uzunu aramıza hoşgeldin kardeşim paylasımlarını bekliyoruz. :)