Rahman ve Rahim olan Allah`ın adı ile
Allah insanlara hiç zulmetmez ama insanlar kendilerine zulmediyorlar.Yunus Suresi (44.Ayet)
Başınıza gelen herhangi bir musubet,kendi
ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. Allah bir çoklarınıda affediyor.
şura Suresi (30.ayet)
Gerçek şu ki insan insan hırslı (aceleci huysuz) yaratılmıştır.
Meraic Suresi (19.ayet)
Ey toplumum şu, dünya hayatı,geçici bir nimetlenmeden ibarettir. Ahiret ise sürekli olarak durulacak yerdir.
Mumin Suresi (39.ayet)
Allah`ın sana verdiklerinde Ahiret yurdunu ara, Dünyadanda nasibini
unutma. Kasas Suresi (77. ayet)
O (Kuran) Alemlere öğüttür aranızdan doğru olmak isteyen için... (Tekvir suresi 27.-28. Ayetler)
Deki O Allahtır.Birdir. Allah Samettir (hersey ona muhtaçtır) o Doğurmamıştır, Doğrulmamıştır.Hiçbir şey onun dengi olamaz.(İhlas suresi)
İyi bilinki gönüller acak Allah`ı anmakla huzur bulur
Ra,d suresi (28 ayetten)
Ey insanlar ! siz, Allaha muhtaçsınız Allah ise ganidir (hiç bir şeye muhtac olmayandır) Hamid'dir (Hamde layık olandır)
Fatır suresi (15 Ayet)
Cenab-ı Allah c.c. Bu ayetlerle bizlere öğüt vermektedir Allah'ın öğütlerini tutmak insanlık alemi için bir kurtuluş dünya ve ahiret saadeti için bir vesiledir.
Allahın izni ile dünyaya geldik ,geldiğimiz günden başlamak üzere hepimiz ahiret yolcularıyız yolculuk ne zaman ve nerede bitecek, o da bilinmiyor belki çok yakın veya biraz uzak neticede (Küllü nefsin zaikatül mevt) Bütün nefisler ölümü tadacaktır. Buyrulmaktadır.
Mademki ölüm vardır ölümü öldürmek mümkün değildir. Kendimizi Alem-i Bekaya hazırlamamız gerekmektedir. O zaman Allah'ın emirleri yerine getirmek yasaklarından kaçınmamız gerekmektedir.
En iyi insan ahlakı en güzel olanıdır, ibadetin neticesi Allah'ın rızasını kazanmak ve güzel ahlakı elde etmemizdir.
Güzel ahlakın en başı sabırdır. Peygamber efendimiz Hz. Muhammet As. "Sabreden zafere erer" buyurmuşlardır.
Sabır ilahi emirleri yerine getirmek yasaklardan kaçmak kulun kendi iradesindedir. Sabrın diğer bir kısmıda kulun kendi elinde olmayıp iradesi dışında olan şeylere sabretmesidir. Bu ise, Allah tarafından gelen şiddetli hallere ve zorlu feleketlere, sabır ve tahammül göstermekle beraber,meşru olarak onları ortadan kaldırmak için sebeplere tevessül edip çalışmaktır. Aynı zamanda sabır Allah'tan gelen hadiselere karşı elem ve ıstırap zahmetinden şikayeti terk etmektir. Allah'a dua etmek sabra aykırı değildir. cenab-ı Allah c.c. "Dua ediniz icabet edeyim" buyurmaktadır.
DUA
Bizi öfkesini yutanlardan affedenlerden eyle.
Kalblerimize yumuşaklık ver,
Aklımızı doğrulara kullanmamızı nasib et.
Yarabbi bizi zulm etmekten muhafaza eyle.
Hakk barış seven iyilerden olmamızı nasib et.
Zorluklara dayanma gücü ver,sabırlı kullarından eyle.
Yarabbi,bizi sana teslim olanlardan eyle,neslimizden gelecek olanlarıda sana teslim olanlardan eyle.
Sadece sana kulluk etmemizi sadece senden yardım dilememizi nasibi müyesser eyle Amin. Amin
Bu dünya fanidir sakın aldanma
Mağrur olup tacı tac-u tahta dayanma
Yedi iklim benim diye güvenme
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan ey uykusu çok gözlerim uyan
*************************************************
Tasavvuf aleminde Muhabbetullah (Allah Sevgisi)
Muhabbetullah,bir sırrı hafidir (gizli) ki beyana gelmez.Ve manevi bir haldir ki,anlatmak açığa vurmak mümkün olmaz.Fakat her kamil kendisine ikram olan hale göre onu anlamaya çalışmışlardır.Ve onun menfaatlerine ait nice hikmetler söylemişlerdir.Ta ki kulların kalplerinde meyl ,iştiyak,şevk ve aşk ateşi usule gele ve gerçekten bir talep hali
uyana. Allah dostu olan kamiller buyurmuşlardır:
Muhabbet odur ki;sahibine dünya ve ahiret sevdasını unutturur.
Muhabbet odur ki;senin çok hizmetini az göresin ve dosttan gelen az ikramı çok göresin. Muhabbet odur ki;mahbubuna (sevdiğine) kendini tamamen adayıp,onu malından canından daha aziz bilip,kendisine zahir ve batınında muvafakat kılıp,buna rağmen onun hakkında kendini pür kusur bilip,ondan özür dileyesin ve mahcubiyet üzere olasın.
Mahbubuna vasıl olmadığın halde,her an onunla imiş gibi meyl ve iştiyak üzere olasın. Muhabbet odur ki;iki cihan hazzından geçip kendi varlığından soyunup,kalbin her an dost ile meşgul ve dopdolu olmasıdır.
Muhabbet,mahbuba tamamen teslim olup onda yok olmaktır.Öyle ki kendi benliğinden en ufak bir eser kalmamalıdır. Muhabbet odur ki;Hakk teala nın kelâmını,halkın kelâmına tercih edip seçesin ona kavuşmayı halka kavuşmayı tercih edip,ona ibadeti halka hizmetten önde tutasın fevt olan (kaçan) fani zevk ve lezzet ve fırsatlara üzülmeyip zikrullahtan gafil geçen zaman ve ömrüne gam çekip üzülesin.
Kim ki Hakk tealâ ya muhabbet eyler, ol marufu nas olmaktan (insanlar arasında tanınmış ve şöhret olmaktan) korkar çekinir ve istemez.
Rabbinle ol ki riayet eyleye ve onun ol ki sana muhabbeti ile kifayet eyleye.
Muhabbetullah yanan bir ateştir ki,onu evliyasının kalplerinde yakmıştır.
Bu muhabbet onun kalbindeki ağyarı (yar olmayanları) yakıp temizler.
Allah dostlarından biri şöyle demiştir: Hakk Tealâ kendi muhabbetini bir kulun kalbine koysa onu görenler külfetsiz ve ülfetsiz ona muhabbet ve meyl ederler.Fırsat bulanlar onun ziyaretine giderler.Fakat o onlardan haz duymayıp ünsü Hakk ile karar eder nitekim Yusuf Aleyhisselam’ a birisi muhabbetini arz edip dile getirmiş.Cenabı Yusuf Aleyhisselam “Rabbimden gayrı hiç kimsenin beni sevmesini istemem”demiştir.
Böylece Mevla’sının muhabbetindeki sadakatını duyurmuştur.
Bir Hüda’ dan gayrı istemem
Ol gülün indinde huri istemem
Gayrı yerin var ise onda kim
Dilde Bâri gayri yari istemem
Her ne gelirse yahşidir(güzeldir)
Zira o dostun bahşidir(hediyesidir)
Çün cümle anın işidir.
Ben gillü gümanı istemem
*************************************************
Yumuşak konuşmak kalplerin bağıdır
Ey köpük köpük aşk olup coşan
Ey Semâ Semâ dökülen taşan...
Gel ölümsüzlük tahtından haber ver bize
Bizi bizden al götür o mesnevi ummanına
O ilâhi aşk kervanına.
Yetiş imdada aman ey büyük dost
Bir kerre değil asla bin kerre gel
Yine de gel yine de gel, yine gel
Nihat Zuhuri
Ten hesaplamakta usturlaba benzer.
Güneş gibi olup ruhun bir delilidir
Can sudur. Ten değirmen gibidir. Değirmenin dönmesi ve mamur bir halde kalması sudandır. Su olmazsa değirmen harap ve muattal olur. Mademki tenin mamur olması candandır, o halde tenin hoş yaşaması için canı hırpalama. Can Cananla birleşmek ister. Ten yiyip içip mal ve mansıp kazanıp hoş yaşamak ister. Bu mal ve mansıp, canının düşmanıdır. Agâh ol! Allah’ın has sevgili bir kulunun gölgesine gir.
Mal yılana benzer, mevki de ejderhadır
Hak erlerin gölgesi bu ikisine de ZÜMRÜTTÜR. Mansıp, mal keskin zehir gibidir. Hak adamı en büyük şifalı bir tiryaktır. Mal ve mansıp Mel’un şeytanın tuzağıdır. Eğer şeytana aldanırsan sana yazık olur, Muhammedi Fakr-u Fenayı, yokluğu, Aczi ihtiyar et ki, şeytana aldanmayasın. Arif bir kimseye dost ve arkadaş ol, arif bir dost buldun mu gönlünü temizle, sakın ona karşı kötü bir zan besleme.
Ya Hazreti Mevlana
Gel cana can ver, imana iman
Gel vuslatı hasretinden güç alan
Dillerde senin adın gönüllerde sen
Umutsuzlara umut çaresizlere çare sen
Dinle, bu ney nasıl şikayet eder
Ayrılıklardan hikayet eder
Koptuğumdan beri kamışlıktan ben
Ağlar kadın erkek inleyişimden
İsterim hasretle doğranmış yürek
Derdimi dökeyim feryat ederek
Aslından kopupta ayrı kalanlar
Gene o kavuşma gününü arar
Her mecliste geldim ben Âh-u zâra
Eş oldum bedbahta ve bahtiyara
Herkim sandı ki bana oldu yar
Lakin aramadı bende ne sır var
Sırrım feryadımdan değildir uzak
O nuru yok sanır lâkin göz, kulak
Gizli değildir can tene, ten cana
Canı görmek için izin yok sana
Yel değil ateştir bu Ney’in sesi
Kimde bu ateş yok, sönsün nefesi
Aşkın ateşidir ki Ney’e düştü
Aşkın coşmasıdır ki meye düştü
Yardan ayrılanın Ney gönül sesi
Perdemizi yırttı onun perdesi
Ney gibi panzehir var mıdır böyle
Hem uygun, hem düşkün, kim gördü söyle
Ney kanlarla dolu yolları söyler
Ney mecnûn aşkını hikaye eyler
Bu aklı kim anlar bi huştan gayrı
Dile mahrem var mı kulaktan ayrı
Günler gam içinde vakitsiz soldu
Günler yanışların yoldaşı oldu
Sen varsın, günlerim ne gam, gittiyse
Sen kal, temizlikle eşi yok kimse
Balıktan gayrısı suyuna kandı
Nasipsizin gönlü gecikip yandı
Pişkinin halini hiç anlar mı ham
Söz kısa gerektir imdi vesselam
Şeb-i Aruz üzerine
Hz. Mevlana’nın ölümsüz eserinden Mesnevinin Fatihası demek olan ilk on sekiz beyti. Hüsamettin Çelebi, okudukça coşmuş, coştukca heyecanlanmış, yanaklarından süzülen göz yaşları, elinde tuttuğu on sekiz beyitlik Mesneviyi ıslatmış okuyup bitirdikten sonra Hz. Mevlananın ellerini öpüp.
Mevlanam, ey benim eşsiz hünkarım...
Gönülden niyaz ederim. Bu beyitlerin arkası gelsin, sonsuzluğa kadar uzansın, ciltler dolsun.
- Oğlum Hüsamettin sen yazarsan bende söylerim.
- Kulunuz, şu andan itibaren canla başla hazırım.
Yaz öyleyse göz nuru Hüsamettin. Gerçekler güneşi Hüsamettin yaz.
Kurtul zincirleri kırıp ey oğul
Yetmez mi ki oldun altınlara kul.
*************************************************
Yumuşak konuşmak kalplerin bağıdır
Güzel söz kalpleri cezbeder.
Konuşma edeplerini bilen, güzel hitabeti olan, hoşca cevap veren kimse insanların sevgisini kazanır ona herkes saygi duyar.
Hz. Muhammed a.s. YA HAYIR KONUŞ YAHUT SUS buyurmuşlardır.
Güzellikleri anlatmak, nasihat etmek, sohbet eylemek, yumuşak olmak, kırıcı olmamak gerekir. Yumuşak konuşmak insanların kalplerini çekici, sonu da hayır olacağından konuşmalarını tatlı, yumuşak ve tenkit etmeden yapıcı bir üslupla dile getirmek aynı zamanda bir hayra vesile olacağından büyük ecri vardır.
Hz. Muhammed a.s. diğer bir hadisi şerifte DİN NASİHATLA KAİM´DİR buyurmuşlardır.
İslamda ne söz çirkinliği ne de iş çirkinliği vardır. İslamiyette en iyi olanlar, ahlakı sözü özü doğru bulunanlardır.
Güzel konuşmak insanlara nasihat etmek ilimle mümkün olur.
Razıyız kısmetine cebbarın bize
Almışız ilmi: düşman, mal dahi size
Mal kalmaz yakındır onun için gitmek
Kalır ilim, onunla çıkılır temize
Hz. Ali Kerem Allah-u Veche şöyle söylemişler: alemleri yaratan yüce Allahın bizim için verdiği nasibe razıyız. O nasip, bizim yararımıza ilimdir.
Düşmanın ağırlığıda maladır. Hiç şüphe edilmeyeki en kısa zaman da mal gider. İlme gelince, hiç bir zaman kaybolmaz. Sonsuzlara kadar kalır.
Çok konuşanı makbul saymazlar. Çok konuşmanın ayıplamasıda çok olur. Gereksiz ve yersiz yere konuşmak hatadan yana arınmış olmaz. Çok konuşanın hatası çok görülür, çok ça da ayıplanır.
Söz, konuşan kimsenin gücünü gösteren bir aynadır. Kapalı bulunan değerini dostların da, yabancıların da önlerine serer.
SERTLİK
İnsanın helâki, sert tabiatından olabilir.
İnsanın helâki, fesadına giden durumu tabiatının sertliğine, mizacının katılığına bağlıdır. Zira, öfkenin parlaması, kötü huy insanın aklını alır, gerçekleri, iyiyi kötüyü idrak ettiremez. Böylelikle kötü ameller işleyip sonun felaket olmasını sağlar.
Onun için şöyle demişler: Az söyle öz söyle.