Van, yüzölçümü açısından ülkemizin en büyük illerinden biridir. Büyük bölümü yüksek, engebeli ve dağlık alanlardan oluşan Van'da yerleşmeye elverişli alanlar sınırlıdır. Van ilini etkisi altında tutan sert iklim, başlıca ekonomik uğraş olan tarımsal üretimin çeşitlenip gelişmesine olanak tanımaz.
Tarih
Van'ın tarihi MÖ 7000 yıllarına kadar uzanır. Van Kalesinin 6 km güneyinde bulunan Tilki tepe ve Van Gölü'nün kuzeyindeki Ernis Mezarlıklarında yapılan kazılarda Kalkolitik, Bronz ve Demir devrine yerleşmişlerdi. Sonra Urartular, Medler, Persler, Büyük İskender, Selevkoslar, Ermeniler[1], Partlar, Romalılar,Sasaniler ve Bizans hakim olmuştur. M.S. 675 yılında Müslüman Araplar bu bölgeyi fethetmiş, daha sonra bölge yine Bizanslılara geçmiştir. Yöre, uzun süre Abbasilere veya Bizanslılara bağlı yerel Ermeni beyleriyle yönetilmiştir. 11. yüzyıldan itibaren Türkmenlerin yerleşmeye başladığı Van Gölü havzası, önce Selçuklulara, sonra da İlhanlılara, Celayirîlere, Karakoyunlulara ve Akkoyunlulara yurt olmuştur. 16. yüzyılda Safevilerin Doğu Anadolu'dan uzaklaştırılmasından sonra Van'da Osmanlı egemenliği başlamıştır. Van'da 20. yüzyıla kadar Ermeni, Türk, Kürt, Arap nüfus yaşamıştır. Gelenekleri Osmanlı ve İran etkisinde gelişmiştir. Van farklı kültürlerin ve toplulukların bir arada yaşayabildiği güzide bir coğrafyadır. Halkın büyük çoğunluğu Ermeni ve Türk kökenliydi. Köylerde sınırlı sayıda Kürt yaşamaktaydı. Kürtler, 20. yüzyıla kadar merkeze uzak köylerde diğer milletlerle birlikte yaşamış, ancak 20. yüzyıl başlarından itibaren kente yerleşmeye başlamışlardır. Şehirde hakim bir aşiret yoktur. 80'lerden sonra terör sorunu nedeniyle Van'da yaşayan Türk kökenli vatandaşların bir kısmı batıya göç etmek zorunda kalmış; onların yerlerini köylerden şehir merkezlerine göçen Kürtler almıştır.