Habîbî, 1470 yılında Azerbaycan'ın Gökçay bölgesinde, Berkişat kasabasında dünyaya gelmiş, 1520 yılında istanbul'da vefat etmiştir. Çocukluğunda çobanlık ederken bir tesadüf onu Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakub'un karşısına çıkarmıştır. Çocuğun çok zekî olduğunu anlayan Sultan onu himayesine alarak okutmuş, yetiştirmiştir. Habîbî, edebiyata yönelmiş, kısa zamanda herkesçe beğenilen, sevilen büyük bir şair olmuştur.
Şah ismail, Safevî devletini kurup Akkoyunlu sahasına hâkim olunca Habîbî'yi sarayına almış ve onu "Melikü'ş-Şuara" (Şairler Sultanı) unvanı ile ödüllendirmiştir.
Yavuz Sultan Selim 1514'de Tebriz'i alınca, Habîbî de İstanbul'a gelmiş ve kısa zamanda Türkiye şairleri arasında da sivrilmiş-tir. Zamanımıza ulaşan 42 şiiri vardır. Habîbî XIV. yüzyıl şairi Nesimîyi, XVI. yüzyıl şairi Fuzulî'yi bile etkilemiştir. Âşık Çelebi onun şiirlerinde tasavvuf kokusu ve aşk çeşnisi bulunduğunu söylüyor.
---
HABÎBÎ'DEN BİR GAZEL:
Ger senün-çün kılmayam çâk ey büt-i nazük beden, Gurum olsun ol kaba eğnümde pirahen kefen.
Sıhmaya savda-yı zülfün başdan ey meh ger yüz yıl, Üstühan-ı kellem içre dutsa akrebler vatan.
Oüşdü şebnem bağa gel ta gül nisar etsün sana, Sebzenün her bergine bir dürr tapşurmuş çemen.
Ey gönül aşk ehline her şeb gülerdün sem'tek, Men demez miydüm ki bir gün ağiayasudur gülen.
Nice dinlensün Habîbî sensüz ey endamı gül, Çün batar cismine tende her tüy olmuş bir diken.
---
BUGÜNKÜ TÜRKÇE İLE:
Senin için parçalanmazsam eğer ey put gibi güzel beden, Elbisem mezarım olsun, gömleğim kefen.
Zülfünün sevdası baştan çıkmasın ey ay yüzlü, Kafatasımda akrepler yüz yıl yuva yapsa bile.
Şebnem düştü bağa gel, sana güller saçsın, Sebzenin her yaprağına inci düşürmüş çimen.
Ey gönül aşk ehline sabahtan akşama dek gülerdin, Ben demez miydim ki bir gün ağlayasıdır gülen.
Habibi sensiz nasıl dinlensin ey gül boylu, Teninde her tüy bir diken olmuş cismine batıyor.