.Sözüm Ona.
OOO KİMLER GELMİŞ
KARACAOĞLAN   Image-6F24_4B24C70E
Lütfen Giriş Yapınız,Yada Üye Olunuz!
Umarız Forumumuzda İyi vakit geçirirsiniz...


.Sözüm Ona.
OOO KİMLER GELMİŞ
KARACAOĞLAN   Image-6F24_4B24C70E
Lütfen Giriş Yapınız,Yada Üye Olunuz!
Umarız Forumumuzda İyi vakit geçirirsiniz...


.Sözüm Ona.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.Sözüm Ona.

.____ SÖZÜM ONA ____.
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapİLetiŞiM
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
En son konular
» Trabzonspor ADANADA puansız Kaldı
KARACAOĞLAN   Icon_minitimeCuma Ekim 06, 2023 8:38 am tarafından Muhtesim

» Fırtına Adana'da Esemedi
KARACAOĞLAN   Icon_minitimeCuma Ekim 06, 2023 8:36 am tarafından Muhtesim

» spartak trnava 1 - 2 Fenerbahçe
KARACAOĞLAN   Icon_minitimePerş. Ekim 05, 2023 10:08 am tarafından Muhtesim

» Fenerbahçe 5 - 0 Rizespor
KARACAOĞLAN   Icon_minitimePaz Ekim 01, 2023 8:41 am tarafından Muhtesim

» Adana Demirspor beşiktaşı farklı yendi
KARACAOĞLAN   Icon_minitimeCuma Eyl. 29, 2023 7:25 am tarafından Muhtesim

» Makber Hafız Burhan
KARACAOĞLAN   Icon_minitimeSalı Eyl. 26, 2023 9:40 am tarafından Muhtesim

» Emir Sultan Kümbeti ve Camii /ahlat /Bitlis
KARACAOĞLAN   Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:54 am tarafından Muhtesim

» Selçuklu Mezarlığı / ahlat / Bitlis
KARACAOĞLAN   Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:48 am tarafından Muhtesim

» Eski Mardin
KARACAOĞLAN   Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:41 am tarafından Muhtesim

» Esenlik Köyü (ABRİ) CAMİİ /MUŞ
KARACAOĞLAN   Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:35 am tarafından Muhtesim

En iyi yollayıcılar
Muhtesim
KARACAOĞLAN   Vote_lcapKARACAOĞLAN   I_voting_barKARACAOĞLAN   Vote_rcap 
berfin
KARACAOĞLAN   Vote_lcapKARACAOĞLAN   I_voting_barKARACAOĞLAN   Vote_rcap 
karanfil
KARACAOĞLAN   Vote_lcapKARACAOĞLAN   I_voting_barKARACAOĞLAN   Vote_rcap 
Necati
KARACAOĞLAN   Vote_lcapKARACAOĞLAN   I_voting_barKARACAOĞLAN   Vote_rcap 
hzn
KARACAOĞLAN   Vote_lcapKARACAOĞLAN   I_voting_barKARACAOĞLAN   Vote_rcap 
SusKun
KARACAOĞLAN   Vote_lcapKARACAOĞLAN   I_voting_barKARACAOĞLAN   Vote_rcap 
Aslı
KARACAOĞLAN   Vote_lcapKARACAOĞLAN   I_voting_barKARACAOĞLAN   Vote_rcap 
ela-gözlüm
KARACAOĞLAN   Vote_lcapKARACAOĞLAN   I_voting_barKARACAOĞLAN   Vote_rcap 
buket_07
KARACAOĞLAN   Vote_lcapKARACAOĞLAN   I_voting_barKARACAOĞLAN   Vote_rcap 
Şamil
KARACAOĞLAN   Vote_lcapKARACAOĞLAN   I_voting_barKARACAOĞLAN   Vote_rcap 
Anahtar-kelime
özgürlük Dost kadın bahar neden odun SosyoLoji paint muhtesim sıcak sevgi sevmek yalnızlık 2022 yorumsuz zorunlu şair papatya değilim 2023 elveda mutluluk beden belkide hatırla sarı
SAAT
NAMAZ ÖĞRENİYORUM
NAMAZ HABERLERİ
  SİTENE EKLE
SİTENE EKLE
Kur’an-i Kerim OgReN
www.baktube.tr.gg
sitene ekle
İstiklal Marşı
İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy


GüNüN SöZü
Ads

    No ads available.



    Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder
     

     KARACAOĞLAN

    Aşağa gitmek 
    YazarMesaj
    Muhtesim
    Admin
    Admin
    Muhtesim


    Ruh HaLi : KARACAOĞLAN   Sessiz10
    Hangi ülkedensiniz : KARACAOĞLAN   Turkey-1
    Mesaj Sayısı : 4379
    Nerden : istanbul
    Teşekkür Sayısı : 10146
    Kayıt tarihi : 30/10/08

    DoSt GüLLeRİ
    ŞİİRLERİM: 22

    KARACAOĞLAN   Empty
    MesajKonu: KARACAOĞLAN    KARACAOĞLAN   Icon_minitimeCuma Eyl. 02, 2011 11:36 pm

    XVII. yüzyılda yaşamış saz şairlerindendir. Bu şairler, sazlarını asıp köy köy dolaşır, kahvelerde, meydanlarda, düğünlerde şiir söylerlerdi. Onun için bunlara halk şairi denirdi. Karacaoğlan da Güney illerinden çıkma bir halk şairidir.1606 yılında Adana'nın Fersak köyünde doğmuştur. Sailoğullarındandır. Bu aile o yörede hâlâ yaşar. Küçük yaşta saz çalıp şiir söylemeye başladı. Yeniçeri Ocağı'na girdi. Savaşlara katıldı. Dîvân ı vardır. Karacaoğlan derlerdi adına. Çünkü çok esmerdi. Adana'nın yanık yüzlü, bağrı yanık delikanlılarındandı. Bir de sevgilisi vardı ki, gece gibi kömür gözlü, kara saçlı, kara tenliydi. Karacaoğlan ona, Karakız derdi, o da ona Karacaoğlan derdi. Köy kızları, Fersaklılar, Kozanlılar, Bahçe ilçeliler, Karacaoğlan'la Karakız'ın sevdasını çekemezlerdi. Sadece onlar değil, Kozanoğulları da çekemezlerdi Karacaoğlan'ın bunca sevilmesini. Günün birinde, güçleri yettiği için onu öldürtmek istediler. Karacaoğlan baktı ki postu deldirecek, kalktı bir kış günü, sazını boynuna astı:
    İncecikten bir kar yağar
    Tozar Elif Elif diye
    Deli gönül hayran olmuş
    Gezer Elif Elif diye... sözlerini diline dolayıp yollara düştü. Çıkış o çıkış... Bir daha ne Karakız'ın yüzünü görebildi, ne Fersak'a dönebildi. Ama Elif'in aşkı yüreğini yakardı. Her gittiği yerde; her baktığı kızda Elif'i görürdü sanki. Karacaoğlan, dolaşa dolaşa Van'a kadar gitti. Oradan Irak'a geçti. Oradan Arabistan'ı dolaştı. Oradan İran'a girdi. Her gittiği yerde korundu, her gittiği yerde insanların gözdesi oldu. Koşma, türkü, mâni, varsağı, kayabaşı, üçleme, ağıt, güzelleme, koçaklama, destan gibi her türden şiir söylemişti. En çok on birli heceyle yazmıştı. Bu, onun bağlamasına daha uygun geliyordu. Sazı üzerinde çırpmayı bir kere gezindirdi miydi, arkası sökün ediveriyordu. Kolay ve rahat söyleyişi nedeniyle şiirleri hemen halkın hâfızasına yerleşiyor, bir daha da silinmiyordu. Bu sebeple içtenlikle söylenmiş olan bu deyişler, yüzyıllar boyu halk arasında Yunus ilâhileri gibi söylenir oldu. Başka şairler ondan esinlendiler, hattâ onun diline yatkın şiirler söylemek için yanıp tutuştular. Çoğu zaman beceremeyince de onun adının yerine kendi adlarını koyuverdiler. Böylece, Karacaoğlan'ın olup da başkasının adına söylenen çok şiir vardır.

    Karacaoğlan deyişlerini daima sade, tertemiz bir Türkçe ile dile getirdi. Aruz veznine kulak asmadı. Coştu, söyledi. Çaldı, dinletti. Gerek sazının çırpması, gerek sözünün inceliğiyle, adı Anadolu'nun dört bucağında efsaneleşti.
    Elif kaşlarını çatar
    Gamzesi sinemi yakar
    Ak elleri kalem tutar
    Yazar Elif Elif diye

    Yüzyıllar sonra cönkleri ele geçen Karacaoğlan'ın asıl kişiliği üzerine, ciltler dolusu kitaplar yazıldı. Karacaoğlan günümüzde de bütün canlılığı ile dile getirilir ve halkın en sevdiği ozanlar arasında gönüllerde yaşar. Türk saz şairleri içinde tamamıyla halk zevkine bağlı kalarak, şiirlerinde bu zevkin bütün inceliklerini, saf ve yerli söyleyişlerini dile getiren şair, Karacaoğ­lan'dır. Karacaoğlan, elde edilen son bilgilere göre, XVI. asrın ikinci yarısında ve XVII. asır başlarında yaşamış bir saz şairidir. Şiirlerinde Divan kültürü bulunan, XVII. asır saz şairi Âşık Ömer'in Karacaoğlan'dan bahsederken, onu, «saçma sa­pan söz söyleyen kimse» anlamında kullandığı ozan kelimesiyle yâd ettiği bilinir. Âşık Ömer, ozan kelimesini, yüksek zümre dilindeki mana ile kullanmış ve ken­dinden önce yaşayarak, yalnız halk tarzında söyleyen Karacaoğlan'ı küçük görmüştür. Buna mukabil, Karacaoğlan, (belki de kendisine divan kültürü'nü tanıta­cak bir çevrede yetişmediği için) daha çok, halk nazım geleneğinin ve tarihi halk söyleyişinin bir temsilcisi olmuştur.
    Gezici saz şairi hayatına uyarak diyar diyar dolaşan şair, her ayrıldığı yerden yeni bir yurt güzelinin özlemini yüklenerek ayrılmış; her vardığı yerde, yeni bir yurt güzeline gönül vermekte gecikmemiştir. Al veya mavi kadife şalvarlar giyen, saçları dizlerine kadar uzanmış, ibrişim kuşaklar sarınan; ellerinde, başlarında gül ve papatya dizileri taşıyan bu yurt güzellerini Karacaoğlan öve öve bitiremez. Ağızlarının oğul balı gibi tatlı olduğunu, seslerinin kumru sesi gibi nazlı olduğunu, bu yerli ve milli güzelliğin farkında olarak söyler. Şair:

    Ela gözlerini sevdiğim dilber
    Kokuya benzettim güller içinde
    İnceciktir belin, hilaldir kaşın
    Selviye benzettim dallar içinde
    gibi söyleyişleriyle, ne kadar yerli ise,
    İndim seyran ettim Frengistanı
    İlleri var bizim ile benzemez
    Levin tutmuş goncaları açılmış
    Gülleri var bizim güle benzemez... gibi söyleyişleriyle de o kadar millidir. Aynı şiirde. Karacaoğlan'ın, bu yabancı illerde konuşulan dili yadırgayarak çok sevdiği Türkçe'ye benzemeyen bu dillerden hoşlanmadığını;

    Güzelleri şarkı söyler çığrışır fakat
    Dilleri var bizim dile benzemez... diye, Türkçe konuşulmayan yerleri sevmediğini ve bu duygusunu:

    Vatan tutup bu yerlerde kalınmaz
    İlleri var bizim ile benzemez ..diye ifade eder.

    Karacaoğlan da, bütün öteki halk ozanları gibi bir yerde durup oturan kişilerden değil. Bütün yaşamı boyunca değişik yerleri dolaşmış. Saptanabildiğine göre, gezip dolaştığı yerler şöyle sıralanabilir: Konya, Karaman, İçel, Hama, Halep, Mısır, Tokat, Bor, Ankara, Aydın, Adana, Diyarbakır. Kayseri, Mardin, Bursa. Daha sonra Rumeli'ye geçmiş. Bütün bu gezip dolaştığı yerler bir yana Karacaoğlan Çukurova'da yaşamış, yaşamının büyük çoğunluğunu güney illerinde geçirmiştir. Karacaoğlan bir inanca adamı değil. Savaştı, barıştı, toplumsal düzendi, tarikattı, dindi.. bunlarla hemen hemen tümüyle ilgisi yok. Karacaoğlan önce bir doğa, bir sevi adamı. Sevi, dediğimiz de öyle düşsel seviler, Tanrısal seviler değil. Düpedüz somut seviler. Doğa sevgisi ile diyelim kadın sevgisi Karacaoğlan'da atbaşı birlikte yürüyor. Dağlar, ovalar, ağaçlar,
    kuşlar, yeller, yaşam sevinci, mutluluklar, seviler, seviler, seviler... Kimi zaman bu sevilerini alaycı bir biçimde de dile getiriyor. Halkın belleğine, yüreğine bir güzellikler, iyilikler, sevecenlikler, uyumlar adamı olarak giriyor, böylece seviliyor, özümleniyor.
    Karacaoğlan'ın kendine çizdiği bu dünya, O'nun toplumsal oluşumların, gelişimlerin etkisinden de kurtulmasını sağlıyor bir bakıma. Diline baktığınızda, çağdaşları ozanlar gibi Osmanlıcanın etkileri yok. Hiç aruz ölçüsünü kullanmamış. Yöresinin, halkın konuştuğu, açık seçik, yalın, duru bir dili, şiirsel ustalıkla kullanmış. Yalnız hece ölçüsüyle şiirlerini söylemiş. Dilindeki bu yalınlık, şiirsel güç, O'nun halk katında sayılmasını, sevilmesini, benimsenmesini de sağlamış. Karacaoğlan'ın, bugün de yepyeni, yalın, arı bir dili, etkinliğini yitirmemiş bir şiiri var. Halk şiirimizin, tartışmasız en önemli, büyük ustalarından biri. Karacaoğlan 1674 yılında öldü.

    ---

    SEVDİĞİM ARZIMI DEMEKÇİN SANA

    Sevdiğim arzımı demekçin sana
    Bülbül söylediği dil gerek bana
    Şu bağrım kül oldu hep yana yana
    Onu söndürmeğe sel gerek bana

    Yandım yakıldım ben bir ateşlere
    Vardım da takıldım ben bir neştere
    Delindi ciğerim kapandım yere
    Beni kaldıracak el gerek bana

    Haldan anlar isen haldaş olalım
    Gurbet gezdi isen yoldaş olalım
    Anasız babasız kardaş olalım
    Ucu yar zülfünde yol gerek bana

    Karac'oğlan der ki Bayburt elleri
    Esip esip bize gelir yelleri
    Burmalanmış yar yüzünün telleri
    Ona bağlayacak gül gerek bana

    ---

    SARI EDİK GEYMİŞ GONCU KISARAK

    Sarı edik geymiş goncu kısarak
    Gidiyor da birim birim basarak
    Anası huri de kızı beserek
    Emirler'den bir kız indi pınara

    Sarı edik geymiş goncu dizinde
    Arzumanım kaldı ala gözünde
    Böyle güzel m'olur köylü kızında
    Emirler'den bir kız indi pınara

    Meles gömlek geymiş vücudu nazik
    Kollarını sıkmış altun bilezik
    Aşnası kötüdür ceylana yazık
    Emirler'den bir kız indi pınara

    Karac'oğlan der ki n'olup n'olmalı
    Keten gömlek geymiş kolu sırmalı
    Anasın öldürüp kızın almalı
    Emirler'den bir kız indi pınara

    ---

    İNCECİKTEN BİR KAR YAĞAR

    İncecikten bir kar yağar
    Tozar Elif Elif diye
    Deli gönül abdal olmuş
    Gezer Elif Elif diye

    Elif'in uğru nakışlı
    Yavru balaban bakışlı
    Yayla çiçeği kokuşlu
    Kokar Elif Elif diye

    Elif kaşlarını çatar
    Gamzesi sineme batar
    Ak elleri kalem tutar
    Yazar Elif Elif diye

    Evlerinin önü çardak
    Elif'in elinde bardak
    Sanki yeşil başlı ördek
    Yüzer Elif Elif diye

    Karac'oğlan eğmelerin
    Gönül sevmez değmelerin
    İliklenmiş düğmelerin
    Çözer Elif Elif diye

    ---

    KOŞMA

    Alâ gözlerini sevdiğim dilber
    Göster cemalini görmeğe geldim
    Şeftalini derde derman dediler
    Gerçek mi sevdiğim sormağa geldim.

    Gündüz hayallerim, gece düşlerim
    Uyandıkça ağlamağa başlarım
    Sevdiğim üstünde uçan kuşların
    Tutup kanatların yolmağa geldim.

    Senin aşıkların gülmez dediler.
    Ağlayıp yaşını silmez dediler
    Seni bir kez saran ölmez dediler.
    Gerçek mi efendim, sarmaya geldim.

    Senin işin yiyip içmek dediler.
    Yaran ile konup göçmek dediler.
    Göğsün cennet, koynun uçmak dediler
    Hak nasip ederse görmeye geldim.

    Mail oldum senin ince beline
    Canım kurban olsun tatlı diline
    Aşık olup senin hüsnün bağına
    Kırmızı güllerin dermeğe geldim.

    Karac'oğlan der ki, işin doğrusu
    Gökte melek, yerde hüma yavrusu
    Söyleyim ben sana sözün doğrusu
    Soyunup koynuna girmeğe geldim.

    ---

    SABAHTAN UĞRADIM BEN BİR GÜZELE

    Sabahtan uğradım ben bir güzele
    Ağlatmadı güzel güldürdü beni
    Ben güzelden böyle vefa ummazdım
    Ak göğsü üstüne kondurdu beni

    Şahin gibi yükseğinden uçarken
    Keklik gibi engininden geçerken
    Ab-ı kevser ırmağından içerken
    Susuz pınarlardan kandırdı beni

    Ben de bir kuş idim geldim ötmeye
    Yarin bahçesinde mesken tutmaya
    Göz kaldırdım cemaline bakmaya
    Ak gerdanda benler öldürdü beni

    Üç güzel de aştı şimdi pınarı
    Taramış zülfünü vermiş tımarı
    Ak gerdanın altı zemzem pınarı
    Ağzımı verdim de kandırdı beni

    Karac'oğlan der ki koyun gütmeğe
    Bozulmuş bağlara seyran etmeğe
    Yönümü döndürdüm inip gitmeğe
    Sarıldı boynuma döndürdü beni

    ---

    GÜZEL NE GÜZEL OLMUŞSUN

    Güzel ne güzel olmuşsun
    Görülmeyi görülmeyi
    Siyah zülfün halkalanmış
    Örülmeyi örülmeyi

    Mendilim yudum arıttım
    Gülün dalında kuruttum
    Adın ne idi unuttum
    Sorulmayı sorulmayı

    Seğirttim ardından yettim
    Eğildim yüzünden öptüm
    Adın bilirdim unuttum
    Çağırmayı çağırmayı

    Benim yarim bana küsmüş
    Zülfünü gerdana dökmüş
    Muhabbeti benden kesmiş
    Sevilmeyi sevilmeyi

    Çağır Karac'oğlan çağır
    Taş düştüğü yerde ağır
    Yiğit sevdiğinden soğur
    Sarılmayı sarılmayı

    ---

    DEĞİRMENDEN GELDİM BEYGİRİM YÜKLÜ

    Değirmenden geldim beygirim yüklü
    Şu kızı görenin del'olur aklı
    On beş yaşında da kırk beş bölüklü
    Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim

    Birem birem toplıyayım odunu
    Bilem dedim bilemedim adını
    Albistan yanaklı Kürtler kadını
    Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim

    Bizim ilde urum olur uc olur
    Sızılaşır bozkurtları ac olur
    Bir yiğide emmi demek güc olur
    Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim

    Karac'oğlan derki n'olup n'olayım
    Akan sularınan ben de geleyim
    Sakal seni makkabınan yolayım
    Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim

    ---

    SUYA GİDEN ATLI GELİN

    -Suya giden allı gelin
    Niçin böyle salınırsın
    Gelin bir su ver içeyim
    Gelin kimin gelinisin

    -Su değildir senin derdin
    Görmek ise yeter gördün
    Oğlan burda çokça durdun
    Ağam gelir döğülürsün

    -Döğülürsem döğüleyim
    Söğülürsem söğüleyim
    Gelin sana kul olayım
    Ölürüm kanlım olursun

    -Yaylalara göçmedin mi
    Soğuk sular içmedin mi
    Güzel görüp seçmedin mi
    Beni görüp delirirsin

    -Türlü yaylaları görünce
    Soğuk suları içince
    Kocayıp vaktin geçince
    Taşlar alır döğünürsün

    -Evlerinin önü solkan
    Ağamı görürsen korkan
    Telli perçemli oğlan
    Ne dedim ki darılırsın

    -Karac'oğlan sana vurgun
    Döşlerin almadan dolgun
    Sevindirdin beni bugün
    İnşallah cennet görürsün

    ---

    BÜLBÜL NE YATARSIN BAHAR ERİŞTİ

    Bülbül ne yatarsın bahar erişti
    Ulu sular göl olduğu zamandır
    Kat kat oldu gül yaprağa karıştı
    Gene bülbül kul olduğu zamandır

    Gene bahar oldu açıldı güller
    Figana başladı gene bülbüller
    Başka bir hal olup açtı sümbüller
    Aşıkların del'olduğu zamandır

    Gene bülbül bilir gülün halinden
    Yeter deli oldum yarin elinden
    Aşık aşıp gelir yaya belinden
    Yardan bize gel olduğu zamandır

    Gene geldi türlü baharlar bağlar
    Bülbül figan edip kamuyu dağlar
    Türlü çiçeklerle bezenmiş dağlar
    Ulu dağlar yol olduğu zamandır

    Karac'oğlan der ki geçti çağlarım
    Meyve vermez oldu gönül bağlarım
    Aklıma geldikçe durmaz ağlarım
    Gözüm yaşı sel olduğu zamandır

    ---

    ÇIKIP YÜCESİNE SEYRAN EYLEDİM

    Çıkıp yücesine seyran eyledim
    Gördüm ak kuğulu göller perişan
    Bir firkat geldi de durdum ağladım
    Öpüp kokladığım güller perişan

    Hayal hayal oldu karşımda dağlar
    Eşinden ayrılan ah çeker ağlar
    Dökülmüş yapraklar bozulmuş bağlar
    Bülbülün konduğu dallar perişan

    Yıkılmış dilberin mamur illeri
    Susmuş bülbüllerin her dem dilleri
    Dağılmış sümbülü solmuş gülleri
    Yüzüne dökülmüş teller perişan

    Karac'oğlan der ki top avlamadım
    Arap ata binip boyalatamadım
    Küstürdüm dilberi hoylatamadım
    Dilberi küstüren diller perişan

    ---

    NEDENDİR DE KÖMÜR GÖZLÜM NEDENDİR

    Nedendir de kömür gözlüm nedendir
    Şu geceki benim uyumadığım
    Çetin derler ayrılığın derdini
    Ayrılık derdine doyamadığım

    Dostun bahçesine yad eller dolmuş
    Gülünü toplarken fidanın kırmış
    Şurda bir kötünün koynuna girmiş
    Şu benim sevmeğe kıyamadığım

    Kömür gözlüm seni sevdim sakındım
    İndim has bahçeye güller sokundum
    Bilmiyorum nerelerde okundum
    Bir belli haberin alamadığım

    Karac'oğlan derki yandım ben öldüm
    Her bir deliliği kendimde buldum
    Dolanıp da kavil yerine geldim
    Kavil yerlerinde bulamadığım

    ---

    YAZ GELİP DE BEŞ AYLARI DOLUNCA

    Yaz gelip de beş ayları dolunca
    Açılmış bahçenin gülleri güzel
    Yaktı beni Fadime'nin nazarı
    Zülüften ayrılmış telleri güzel

    Elif'i dersen de nazlıdır nazlı
    Esme'yi dersen de sırf ala gözlü
    Söyletme Şerfe'yi bülbül avazlı
    Söylüyor Zehra'nın dilleri güzel

    Emne'yi der isen incedir ince
    Bağdat'ın Mısır'ın gülleri konca
    Eşşe'nin kaşı da kalemden ince
    Sevmeye Hörü'nün belleri güzel

    Döne güzelliğin halka bildirir
    Kamer pınardan da kabın doldurur
    Eşşe yürüy'şünde beni öldürür
    Sevmeli Cennet'in boyları güzel

    Karadan da Karac'oğlan karadan
    Sürün çirkinleri çıksın aradan
    Herkesi sevdiğ'ne vere Yaradan
    Sevdiğim Meryem'in benleri güzel

    ---

    ÖLÜM ARDIMA DÜŞÜP DE YORULMA

    Ölüm ardıma düşüp de yorulma
    Var git ölüm bir zaman da gene gel
    Akıbet alırsın komazsın beni
    Var git ölüm bir zaman da gene gel

    Şöyle bir vakitler yiyip içerken
    Yiyip içip yaylalarda gezerken
    Gene mi geldin ben senden kaçarken
    Var git ölüm bir zaman da gene gel

    Çıkıp boz kurtlayın ulaşamadım
    Yalan dünya sana çıkışamadım
    Eşimle dostumla buluşamadım
    Var git ölüm bir zaman da gene gel

    Karac'oğlan der ki derdim pek beter
    Bahçede bülbüller şakıyıp öter
    Anayı atayı dün aldın yeter
    Var git ölüm bir zaman da gene gel

    ---

    UÇUP UÇUP DAĞ SALINDAN GELİRSİN

    Uçup uçup dağ salından gelirsin
    Gelişin nereden yalınız ördek
    Ben bilirim bizim ilden gelirsin
    Söylesin bir kelam diliniz ördek

    Ağlamışsın gözyaşını sileyim
    Söyle derdin neyse ben de bileyim
    Eğer yalnızsan yoldaş olayım
    Daha çok ırak mı iliniz ördek

    Ağlamışsın gözlerinin yaşına
    Uğramışsın zemherinin kışına
    Alıcı kuş ile senin işin ne
    Onda yaman olur haliniz ördek

    Karac'oğlan der ki bir telin eğri
    Sağ yanın sol yanın püskürtme benli
    Boynunu çevirmiş bir yana doğru
    Kaynar pınar olsun yolunuz ördek

    ---

    YAYLADAN İNERKEN BİR GÜZEL GÖRDÜM

    Yayladan inerken bir güzel gördüm
    Ağlar melil melil bilmem nedendir
    Ak yerine karaları başına
    Bağlar melil melil bilmem nedendir

    Ağ'rır başım kulaklarım çınılar
    Yaralarım göz göz oldu yeniler
    Hastaların derdi vardır iniler
    Sağlar melil melil bilmem nedendir

    Kirmanı da kılıcınız kirmanı
    Taştan dönmez mızrağının yalmanı
    Böyle imiş padişahın fermanı
    Dağlar melil melil bilmem nedendir

    Karac'oğlan der ki dinlen sözümü
    Aşk yoluna yandırırım özümü
    Dökülmüş yaprağı kalmış üzümü
    Bağlar melil melil bilmem nedendir

    ---

    BANA KARA DİYEN DİLBER

    Bana "kara" diyen dilber
    Gözlerin kara değil mi
    Yüzünü sevdiren gelin
    Kaşların kara değil mi

    Boyun uzun belin ince
    Yanakların olmuş konca
    Salıverirsin kolunca
    Beliğin ince değil mi

    Utanırım akar terim
    Güzellikte yok benzerin
    En sevgili makbul yerin
    Saçların kara değil mi

    Beni "kara" diye yerme
    Mevlam yaratmış hor görme
    Ala göze siyah sürme
    Çekilir kara değil mi

    Hind'den Yemen'den çekilir
    Gelir Bağdad'a dökülür
    Türlü taama ekilir
    Biber de kara değil mi

    Göllere konan kuğunun
    Kanadı beyaz çoğunun
    Çöldeki Arap beyinin
    Çadırı kara değil mi

    İller de konup göçerler
    Lale sümbül biçerler
    Ağalar beyler içerler
    Kahve de kara değil mi

    Evlerinde sular akar
    Güzelleri göze bakar
    Hublar yanağına sokar
    Sümbül de kara değil mi

    Karac'oğlan der maşallah
    Bir gün görürüm inşallah
    Kara donludur Beytullah
    Örtüsü kara değil mi

    ---

    KOŞMA

    Akça kızlar göç eyledi yurdundan
    Koç yiğitler deli oldu derdinden
    Gün öğle sonunda belin ardından
    Saydım altı güzel indi pınara.

    Üçü uzun boylu gözlerin süzer
    Üçü orta boylu zülfünü düzer
    Dedim akça ceran çölde ne gezer
    Al kınalı keklik indi pınara.

    Karacaoğlan yine coştu söyledi
    İndi aşkın deryasını boyladı
    Kızlar gitti diye pınar ağladı
    Acındı, yüreğim yandı pınara.

    ---

    KOŞMA

    Şu yalan dünyaya geldim geleli
    Tas tas içtim ağuları, sağ iken
    Kahpe felek vermez benim muradım
    Viran oldum, mor sümbüllü bağ iken.

    Aradılar, bir tenhada buldular
    Yaslandılar, sıygaların kırdılar
    Yaz bahar ayında bir od verdiler
    Yandım gittim, ala karlı dağ iken.

    Farımaz da deli gönül fanmaz
    Akar gözlerimin yaşı kurumaz
    Şimden geri benim hükmüm yürümez
    Azil oldum, güzellere beğ iken.

    Karacoğlan der ki, bakın geline
    Ömrümün yarısı gitti talana
    Sual eylen bizden evvel gelene
    Kim var imiş, biz burada yoğ iken.

    ---

    DESTAN

    Hazır ol vaktine Nemçe Kralı!
    Yer götürmez asker ile geliyor
    Patriklerin inmiş tahttan diyorlar
    Bir halife kalmış o da geliyor!

    Yetmiş bin var siyah postal giyecek
    Seksen bin var Allah Allah diyecek
    Doksan bin var tatlı cana kıyacak
    Yüz bini de Tatar Han'dan geliyor!

    Gelen Ahmed Paşa'n kendidir kendi
    Altmış bin dalkılıç kusun cündî
    Kaçma kâfir kaçma, ölümün şimdi
    Hacı Bektaş Veli kalkmış geliyor!

    Şevketlû efendim, sultanım, vezir,
    Altmış bin kılıçlı yanında hazır
    Deryalar üstünde boz atlı
    Hızır Benli Boz's binmiş o da geliyor!

    Karac'oğiare der ki burda durulmaz
    Güleç yöze, fallı söze doyulmaz
    Gökteki yıldızdan çoktur, sayılmaz
    Yedi İklim dört köşeden geliyor!
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://muhtesimturhan.yetkinblog.com
     
    KARACAOĞLAN
    Sayfa başına dön 
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap verebilirsiniz
    .Sözüm Ona. :: DERS KONULARI VE ÖDEVLER-
    Yeni Başlık Gönder   Cevap GönderBuraya geçin: