Gülen'in yakı isim Hüseyin Gülerce'den şaşırtan açıklamalar:
'Hocaefendi, Zeki Müren ve Aziz Nesin'le tanışamadığına üzülüyor'
'Hocaefendi, Mozart da dinler şiiri ve sporu da sever'
'Hocaefendi, 'yalnız sporda değil, balede de olmak lazım' diyor' Fethullah Gülen'e en yakın isim olarak gösterilen Zaman yazarı Hüseyin Gülerce, Gazete Habertürk'ten Kutlu Esendemir ile CHP ve Türk siyasetindeki yeni süreç üzerine konuştu. Gülerce, Gülen'in bilinmeyen kimi yönlerini de ortaya koydu.
******'ın istifasından sonra Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanlığı'na gelişini nasıl karşıladınız? Kılıçdaroğlu'nun gelişi hoş bir zeminde olmadı. Bir siyasi mücadele vermedi kurultayda. Kongrelerde birkaç aday çıkar, yarışırlar, onlardan biri daha fazla oy alır ve lider olur. Ama Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın ******'ın beklenmedik bir şekide, CHP'nin başından ayrılması üzerine, Kurultay'a çok az bir zaman kala böyle bir tercih yaptı. ******'ın başına bu olay gelmeseydi, gündeme gelmeyecekti. Olağanüstü bir şey oldu ve o durumda CHP yöneticileri alalacele bir karar vermek zorundaydı. "Partide bir çatışma olmasın, parti dışındaki kesimlere de olumlu mesaj verilsin" diye bir isim aradılar. Bu anlamda da Kılıçdaroğlu'ndan başka aday bulamazlardı.
Kürt ve Alevi olması Gülen Hareketi için bir soru işareti oluşturur mu?Ben bu hareketin sözcüsü değilim ama ben bu hareketin kodlarını, parametrelerini, ruhunu, özünü iyi bildiğimi düşünüyorum. Biz bir diyalog hareketiyiz. Gülen Hareketi dendiği zaman diyalog ve eğitim akla gelir. Okullar da bir diyalogtur. Dünyanın her yerinde okulların sayısı kadar, diyalog merkezleri var. Biz diyaloğu en çok da kendimiz için istiyoruz. Diyalog olmadan toplumsal mutabakat olmaz. Bu açıdan CHP'nin başında, Kürt ve Alevi bir lider olması aslında toplumsal bir karşılığı olması, diyalog açısından bir mesafe almadır Türkiye'de.
Ne gibi? Çünkü CHP'nin problemi nedir? Fırat'ın doğusuna gidemiyor. Doğu'da ve Güneydoğu'da Kürt oylarını alamıyor. CHP'nin "Beyaz Kürtler" dediğimiz yöneticileri, Güneydoğu'ya gittiğinde bir tepki ile karşılaşıyordu. Ama Kılıçdaroğlu gittiğinde böyle bir tepki olmayacağı kanaatindeyim. Demek ki bir şeyler kırılmış. Türkiye'nin temel iki meselesi var: "Kürt-Türk", "Suni- Alevi" çatışması çıkartmak istiyorlar. Şimdi Kılıçdaroğlu bu iki kimliğini isminde birleştirdiği için, en azından bu çatışmaların psikolojik zeminini kırma adına faydalıdır. CHP tabanı da Kılıçdaroğlu'nu seçtiğine göre, onların da bu kimliklerden rahatsızlığı yok demektir.
Gülen'in Kılıçdaroğlu ile ilgili bir hassasiyetini duydunuz mu? Hayır. Ama ben şunu biliyorum: Sayın Gülen'i 30 yıldır tanıyorum. O bütün partilere eşit mesafede, eşit yakınlıkta durmaya dikkat ediyor. Neden? İktidar önemliyse, muhalefet de çok önemlidir. O partinin delegelerinin seçtiği bir insana başka türlü bakması mümkün değildir. Kılıçdaroğlu ana muhalefet partisinin lideri. Ona gösterilen saygı, CHP'ye oy veren şu kadar milyon insanın hatrına gösterilen saygıdır. Dolayısıyla Sayın Gülen'in, Sayın Kılıçdaroğlu'na ters bir bakışı olamaz. Onu bizim insanımız seçmiştir.
Daha önce ******'la Gülen arasında bir dostluk kurulmasına vesile olmuştunuz. Gülen'le Kılıçdaroğlu arasında da bir arabulucu olur musunuz? Arabuluculuk demiyelim ama Sayın Kılıçdaroğlu'ndan bir yaklaşım görsem böyle bir diyaloğu seve seve kurarım. Bizim gazeteci kimliğimiz var. Kendisi belli isimlere konuşuyor. Ben Zaman Gazetesi yazarı olarak Sayın Kılıçdaroğlu'yla röportaj yapmak isterim. Niçin? Bizim gazetemizin okuru da Sayın Kılıçdaroğlu'nu tanısın.
Röportajda kendisine soracağınız ilk soru ne olurdu? "Bu değişim, bir zihniyet değişimi mi? Bu zihniyet değişimiyse sizi ne tür sıkıntılar bekliyor?" diye sorardım.
Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkan seçildikten sonra söylemlerini nasıl buluyorsunuz? 28 Şubat'a da karşı çıkıyor, 27 Nisan muhtırasına da karşı çıkıyor ki; bu bence CHP'de çok esaslı bir değişim ama köklü bir zihniyet değişikliğinden söz etmek için vakit erken. Nedeni de şu: Sayın Kılıçdaroğlu, darbelere karşı çıkarken, "Bizim ürktüğümüz sivil darbe" diyor. Şimdi "Sivil darbe" konusu tartışmalıdır. Çünkü Ergenekon Davası'nı sulandırmak isteyenler, karşı atağa geçtiler. "Ak Parti Hükümeti sivil darbe hazırlığı yapıyor" dediler. Ne demişti Sayın ******? "Ben Ergenekon'un avukatıyım" demişti. Bana göre Sayın Kılıçdaroğlu'nun darbelere karşı duruşunun samimiyet ölçüsü şudur: "CHP, yargı sürecine saygılıdır. Şu an devam eden bir dava var. Biz, bu davanın avukatı olamayız." Bu ifadeyi söylerse, evet; CHP'de bir zihniyet değişimi var diyebilirim.
CHP'deki bu değişim siyasi iktidarda ve MHP'de yeni bir süreci tetikler mi? Solda büyük bir buluşma gerçekleşiyorsa, Ak Parti'nin de sağda büyük bir buluşma gerçekleştirmesi lazımdır. Bakınız; yeni bir şey söylüyorum: Ak Parti, geçtiğimiz iki seçimde, özellikle merkez sağdaki isimleri geniş bir kucaklama yerine birkaç isimle sınırlı tuttu. Ak Parti'nin politikalarıyla merkeze geldiğini ben de söyleyebilirim. Ama milletvekilliği adaylığı, parti yöneticiliği açısından, Ak Parti'nin merkeze doğru ciddi bir çaba içerisinde olmadığını görüyorum. Özellikle iller, ilçeler bazında, kendileri açısından haklı olabilirler ama daha önce Milli Görüş Hareketi içinde yer almış kadrolara sanki böyle bir hısımlık bağı varmış gibi öncelik tanıyorlar. Bu reddedilebilir. "Böyle bir şeyi yapmıyoruz" diyebilirler. Eğer AK Parti şu andaki bakış açımla bakmazsa kaybetmeye mahkûmdur.
Ya MHP? Bana göre MHP dizayna zorlanacaktır. Bu Sayın ******'ın değil, Türkiye'de siyasetin yeniden dizayn edilmesiyle ilgilidir. Bana göre Ergenekon Davası'na destek veren çevreler, daha geniş bir sözcükle bu işin arkasında statükonun imzası var. Türkiye'de AK Parti iktidarının sona ermesi isteniyor. Statükonun istediği AK Parti'nin önümüzdeki seçimde tek başına iktidar olmaması. Ak Parti iktidarını ne önler? Bunu ancak CHP-MHP Koalisyonu önler... Böyle bir operasyon CHP'nin oylarını 3-5 puan arttırmak için hesaplanıyorsa aynı şekilde MHP'yi de 2-3 puan arttırmak için de hesaplanıyordur.
Bunda hangi yöntem izlenecektir sizce? Burada izlenecek yöntem, MHP'yi daha da merkeze getiren bir operasyondur.
Ne olur bu operasyonda? Bunu bilemem. Bunu partinin yöneticileri bilir, Sayın Bahçeli bilir, Sayın Oktay Vural bilir.
GÜLEN'DEN KILIBIK FIKRASI Ülke gerilimli günlerden geçiyor. Gerilimin pan zehiri de mizah. Vaazlarındaki gözyaşlarıyla bilinen Gülen'in mizah duygusu var mıdır?
Haddimi aşmak istemem ama 3-5 kişi olarak bizim Sayın Gülen'le sohbetlerimiz oldu. Ben onun, üstelik de zeka pırıltılı esprilerine çok şahit oldum. Bize fıkra da anlattı Sayın Gülen.
Neydi anlattığı fıkra? Hoca camide vaaz veriyormuş. Konu nereden geldiyse kılıbıklığa gelmiş. Bakmış, cemaat hiç oralı olmuyor. Kendisine göre hoca için önemli bir konu. "Kılıbıklar ayağa kalksın" demiş. Bir de ne görsün; bütün cemaat ayağa kalkmış. Hoca bir yandan kendisine destekcisi olarak bir kurtarıcı arıyor. Cemaati taramış şöyle; bakmış direğin dibinde, dizlerinin üzerinde yarı doğrulmuş duruyor. Bakmış ona; "İçinizde bari bir adam çıktı" demiş onu işaretle. O da elinini kaldırmış, "Hocam" demiş, "Ben de ayağa kalkacaktım da, hanım aklıma gelince dizlerimin bağı çözüldü. Doğrulamadım" demiş. (Gülüyor)
'HOCAEFENDİ DÜNYAYI YAKINDAN TAKİP EDİYOR' Fethullah Gülen'in, edebiyatla, resimle, sinemayla arası nasıl? Okur mu, takip eder mi? BİR defa şiir kitabı var biliyorsunuz; "40 Mızrap." Hocaefendi'nin, okumadan öte, ezbere Farsça şiirler okuduğunu çok iyi biliyorum. Bırakınız Osmanlıca, Türkçe şiirler okumayı, belleğinde Farsça şiirler var ve böyle bir iki kıta da değil mesela. 5-6 kıtayı birden ezbere okuyabiliyor. Bizim Türk-İslam Dünyası'ndaki sanatçılara, edebiyatçılara, müzisyenlere de ilgi duyuyor. Dünyayı da takip ediyor.
Ya müzik? 1995 yılında Hocaefendi'yle birlikte ilk defa Hürriyet Gazetesi'ni ziyarete gittik. Başta Oktay Ekşi olmak üzere, Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, yazarlar hepsi toplanmışlardı. Hocefendi'ye çok da hüsnü kabul gösterdiler. Ve bir anda Oktay Ekşi'yle Hocaefendi arasında neredeyse asker arkadaşıymış gibi bir sohbet başladı. O arada Hocaefendi, Mozart'ı severek dinlediğini söyledi. Bunun üzerine Doğan Hızlan, "Hocam; Mozart'ın bende yeni çıkmış CD'si var. Onu size hediye etmek istiyorum" dedi. Oradan Oktay Ekşi "Doğan Bey, bize hiç Mozart CD'si hediye etmedin" diye laf attı. O da, "Sen bugüne kadar Mozart'ı sevdiğini şimdiye kadar hiç söylemedin" dedi.
Fethullah Gülen Mozart dinliyor öyle mi? Evet. Biz birbirimizi tam tanımıyoruz Kutlu Bey. Hocaefendi batı edebiyatını da, batı felsefecilerini de okuyor.
Zaman zaman futbolcuların Gülen'in yanına gittiği söyleniyor. Kendisi futboldan hoşlanır mı? 4 sene kadar önce oluyor. Öğlen yemeğinde Hocaefendi'yle oturuyoruz. Bir arkadaş nereden icap etti, bilmiyorum; "Hocam, televizyonlarda çok futbol konuşuluyor" dedi. "Hatta, televizyonların sesi kısılsa, onların yüz ifadelerine, el kol hareketlerine bakılsa onların Türkiye'nin en önemli meselesini heyecanla konuşuyorlar gibi oluyor" dedi. Tabii bizim Samanyolu TV'de Spor Müdürümüz Mehmet Şeyho'nun yaptığı futbol programları var. Ben, "Eyvah!" dedim. Hocaefendi yüz ifadesiyle geçiştirmek istedi ama arkadaş anlamadı. Hocaefendi, "Aslında basketbolla, voleybolun da konuşulması lazım" dedi. "Bir de" dedi, "Eskrim çok önemlidir" dedi. "Atletizm bizde ihmal ediliyor. Bizim Doğu'daki insanlarımız atletizme çok meraklıdır" dedi. Arkadaş bir şey diyemiyor. Ondan sonra, "Belki siz çok yadırgayacaksınız ama ben bir şey daha söyleyeyim. Ben balede de olmak lazım diyorum" dedi.
Bale? Evet. "Balede de olmak lazım diyorum" dedi ve bir şey daha ilave etti. "Bizim değerlerimizin de, kültürümüzün de, sanatımızın da renginin, boyasının olduğu sanatlar üzerine eğilmek lazım" dedi. "Hayatın her alanında olmak lazım tabii" dedi. Zaten baleyi söyledikten sonra, sinemayı, tiyatroyu hayli hayli söylemiş oluyor Hocaefendi.
Türk sinemasında önemsediği isimler var mı? Kemal Sunal'ı sevdiğini ve seyrettiğini biliyorum.
Mizahı sevdiğine göre mesela Aziz Nesin'e karşı bir yargısını duydunuz mu? Yaa! Ağzımdan aldınız lafı. Hocaefendi'nin bize birkaç arkadaşken söylediği bir şey var: "İki şeye üzülüyorum" demişti. "Hayattayken Aziz Nesin'le ve Zeki Müren'le görüşemedim. Görüşmeyi arzu ederdim" dedi. Bunlar Türkiye'nin değerleri. Burada Aziz Nesin'in edebi kişiliğinin altını çiziyor, Zeki Müren'in de Türk Sanat Müziği'ndeki kişiliğinin altını çiziyor.
Bunları ilk defa söylüyorum. Toplumun bunlara ihtiyacı var. Hocaefendi bizler gibi bir insan.