.Sözüm Ona.
OOO KİMLER GELMİŞ
Said Nursî Image-6F24_4B24C70E
Lütfen Giriş Yapınız,Yada Üye Olunuz!
Umarız Forumumuzda İyi vakit geçirirsiniz...


.Sözüm Ona.
OOO KİMLER GELMİŞ
Said Nursî Image-6F24_4B24C70E
Lütfen Giriş Yapınız,Yada Üye Olunuz!
Umarız Forumumuzda İyi vakit geçirirsiniz...


.Sözüm Ona.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.Sözüm Ona.

.____ SÖZÜM ONA ____.
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapİLetiŞiM
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
En son konular
» Trabzonspor ADANADA puansız Kaldı
Said Nursî Icon_minitimeCuma Ekim 06, 2023 8:38 am tarafından Muhtesim

» Fırtına Adana'da Esemedi
Said Nursî Icon_minitimeCuma Ekim 06, 2023 8:36 am tarafından Muhtesim

» spartak trnava 1 - 2 Fenerbahçe
Said Nursî Icon_minitimePerş. Ekim 05, 2023 10:08 am tarafından Muhtesim

» Fenerbahçe 5 - 0 Rizespor
Said Nursî Icon_minitimePaz Ekim 01, 2023 8:41 am tarafından Muhtesim

» Adana Demirspor beşiktaşı farklı yendi
Said Nursî Icon_minitimeCuma Eyl. 29, 2023 7:25 am tarafından Muhtesim

» Makber Hafız Burhan
Said Nursî Icon_minitimeSalı Eyl. 26, 2023 9:40 am tarafından Muhtesim

» Emir Sultan Kümbeti ve Camii /ahlat /Bitlis
Said Nursî Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:54 am tarafından Muhtesim

» Selçuklu Mezarlığı / ahlat / Bitlis
Said Nursî Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:48 am tarafından Muhtesim

» Eski Mardin
Said Nursî Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:41 am tarafından Muhtesim

» Esenlik Köyü (ABRİ) CAMİİ /MUŞ
Said Nursî Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:35 am tarafından Muhtesim

En iyi yollayıcılar
Muhtesim
Said Nursî Vote_lcapSaid Nursî I_voting_barSaid Nursî Vote_rcap 
berfin
Said Nursî Vote_lcapSaid Nursî I_voting_barSaid Nursî Vote_rcap 
karanfil
Said Nursî Vote_lcapSaid Nursî I_voting_barSaid Nursî Vote_rcap 
Necati
Said Nursî Vote_lcapSaid Nursî I_voting_barSaid Nursî Vote_rcap 
hzn
Said Nursî Vote_lcapSaid Nursî I_voting_barSaid Nursî Vote_rcap 
SusKun
Said Nursî Vote_lcapSaid Nursî I_voting_barSaid Nursî Vote_rcap 
Aslı
Said Nursî Vote_lcapSaid Nursî I_voting_barSaid Nursî Vote_rcap 
ela-gözlüm
Said Nursî Vote_lcapSaid Nursî I_voting_barSaid Nursî Vote_rcap 
buket_07
Said Nursî Vote_lcapSaid Nursî I_voting_barSaid Nursî Vote_rcap 
Şamil
Said Nursî Vote_lcapSaid Nursî I_voting_barSaid Nursî Vote_rcap 
Anahtar-kelime
değilim elveda mutluluk SosyoLoji yorumsuz bahar hatırla belkide yalnızlık sarı sıcak sevgi kadın neden özgürlük 2023 şair muhtesim paint Dost sevmek odun zorunlu 2022 papatya beden
SAAT
NAMAZ ÖĞRENİYORUM
NAMAZ HABERLERİ
  SİTENE EKLE
SİTENE EKLE
Kur’an-i Kerim OgReN
www.baktube.tr.gg
sitene ekle
İstiklal Marşı
İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy


GüNüN SöZü
Ads

    No ads available.



    Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder
     

     Said Nursî

    Aşağa gitmek 
    YazarMesaj
    Muhtesim
    Admin
    Admin
    Muhtesim


    Ruh HaLi : Said Nursî Sessiz10
    Hangi ülkedensiniz : Said Nursî Turkey-1
    Mesaj Sayısı : 4379
    Nerden : istanbul
    Teşekkür Sayısı : 10146
    Kayıt tarihi : 30/10/08

    DoSt GüLLeRİ
    ŞİİRLERİM: 22

    Said Nursî Empty
    MesajKonu: Said Nursî   Said Nursî Icon_minitimeC.tesi Mart 20, 2010 1:50 am

    Said Nursî[2][3] (Bediüzzaman-, Said-i Kürdi[4], Said Nursi, nüfus kaydında Sait Okur) (d. 5 Ocak - 12 Mart 1878[5], Hizan, Bitlis - ö. 23 Mart 1960, Şanlıurfa) Kürt asıllı İslam âlimi, Risale-i Nur Külliyatı'nın yazarı ve Risale-i Nur hareketinin kurucusu. Zamanın İslam uleması tarafından verilen "Bediüzzaman" (zamanın en iyisi) lakabı[6], zamanla fikirdaşlarınca ismiyle beraber anılarak Bediüzzaman Said Nursî olarak söylenmiştir.
    Said Nursi, 31 Mart İsyanı sonrasında tutuklandı, yargılandı suçsuz bulunarak serbest bırakıldı. Milli Mücadele'ye destek verdi, Mustafa Kemal ******' ün ricası üzerine Ankara'ya giderek kendisiyle görüştü. Şeyh Sait İsyanı sonrasında tutuklanmadı ancak takibe alındı. Burdur, Isparta, Kastamonu, Barla vb. yerlere sürgün edildi ve yargılamalar esnasında hapis yattı.
    Takipçilerine Nurcu denilmektedir. Nurcular, Said Nursi'nin Nur Risaleleri denilen eserlerini ve bunlarda anlatılan dini fikirleri duyurmayı görev bilirler. Birçok değişik Nurcu gruba bağlı yayın organları Nursi'nin fikirlerinin bağlısı olarak Nurcu cemaatler olarak adlandırılırlar.

    Konu başlıkları




    //


    Hayatı


    Said Nursi, 1876 yılında Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde (bugünkü Kepirli) doğdu. Babasının adı Mirza, annesinin adı Nuriye'dir. Nursi, hayatının Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said olmak üzere üç dönemden oluştuğunu ifade eder. Eserlerinde, 45 yaşına kadar olan hayatını Eski Said dönemi olarak ifade etmiştir. Eski Said, imani yöntemlerle birlikte İslamiyete siyaset yoluyla da hizmet edilebileceği fikriyle hareket etmiştir. Daha sonra, zamanın gelişen olayları onun bu fikrini değiştirmiş ve siyasetten tamamiyle çekilmiştir.[7] Eski Said'in Yeni Said'e geçişinde, Said Nursi'nin, Abdulkadir Geylani'nin Fütuh'ul Gayb isimli kitabından aldığı ders önemli rol oynamıştır.[8]
    Risale-i Nur Külliyatı'nın büyük kısmı Yeni Said döneminde yazılmıştır. Said Nursi, Eski Said ile Yeni Said dönemlerini şu cümlesiyle özetlemektedir:



    "Eski Said, daha ziyade akli gidiyordu, Yeni Said ise ilhama da mazhardır, akıl-kalp ittifakıyla hareket eder."
    Afyon hapsinden sonraki hayatını ise "Üçüncü Said" dönemi olarak ifade etmiştir.[9] Bu dönemde, yazımı tamamlanmış olan Risale-i Nur eserlerinin farklı kesimden insanlara ulaştırılmasıyla ilgilenmiştir. Bu amaçla birçok şehirde ve köylerde el ile yazılan risalelerin okunması, okutulması, bazı merkezlerde risalelerin daktilo ile çoğaltılması; Ankara, İstanbul ve doğu illerini de kapsayacak şekilde risalelerin bütün toplumsal tabakalara ulaştırılması işleri ile ilgilenmiştir. Yine bu dönemde mahkemelerden iade edilen Nur Risaleleri ve bazı illerde bir kısım Nur Talebelerine dava açılması sebepleriyle resmi makamlarla görüşmeleri olmuştur. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti hükümetinin Risale-i Nur hareketine olumlu bakması ve yayımlanmasına engel olmaması sebebiyle, risaleler bu dönemde matbaalarda basılmış ve gerek Anadoluya gerek Mısır, Pakistan, Amerika, Roma gibi çeşitli ülkelere gönderilmiştir.[10]
    Çocukluğu ve Tahsili


    Tahsil hayatı ve I.Meşrutiyet Dönemi


    Zamanın harikası (zamanın eşsiz güzelliği) anlamına gelen Bediüzzaman isminin yanısıra Molla Said, Molla Said-i Meşhur, Said-i Kürdi, Said-i Nursi gibi isimler kullandığı bilinmektedir. İlk eğitimini Nurs köyünde, ağabeyi Molla Abdullah'tan almıştır. Tağ Köyü’ndeki Molla Mehmed Emin Efendi’nin medresesinde öğrenim hayatına başladığında Said Nursi dokuz yaşındaydı.Tarihçe-i Hayat isimli eserinin İlk Hayatı kısmında, izzetine çok önem verdiği ve âmirane söylenen en küçük bir söze bile tahammül edemediği bu nedeniyle Tağ köyü medresesinden ayrıldığı ve köyüne geri döndüğü yazılmıştır. Köyüne döndükten sonra, haftada bir ziyaretlerine gelen ağabeyi Molla Abdullah'ın verdiği dersleri takip etti. Beş yıl süren tahsil hayatı boyunca Molla Mehmed Emin Efendi Medresesi, Mir Said Veli Medresesi, Molla Fethullah Efendi Medreselerinde eğitim aldı. Risalelerinde, bu süre zarfında Kur’an’ı hatmettiğini, sarf ve nahiv kitaplarını İzhar’a kadar okuduğunu, Doğu Beyazıt’ta bulunan Şeyh Mehmet Celali’nin medresesinde üç ay süren bir eğitim gördüğünü, bu eğitimi sırasında her gün günde üç saat meşgul olarak yüze yakın kitabı okuyup ezberine aldığını, medreselerde eğitimi yapılan kitaplar dışında pek çok başka kitabı da okuduğunu yazmıştır. [11] [12] [13] [14] [15] [16] Daha sonra icazetini aldığı ve sonra Doğubeyazıt’tan ayrıldığı bildirilmektedir.[17]
    Arkadaşları ve bazı hocalarıyla olan tartışmaları ve kavgaları sebebiyle medrese eğitiminde aksamalar olmuştur.[18] Bir gün Said Nursi'yi öldürmek için Cezire Ağa'sının hizmetçisi hançerine davrananınca Said Nursi silahına davranır fakat muhatabında hareket görmeyince onu soğuk suya batırıp çıkarır. [19] Daha sonra köyüne dönen Said Nursi kışı köyünde geçirir. Bir gün rüyasında kıyametin koptuğunu görür, sırat köprüsünün başına gidip durmak hatırına gelir: Rüyasında "Herkes oradan geçer, ben de orada beklerim" diye düşünür, ve sırat köprüsünün başına gider. Bütün peygamberleri teker teker görür ve nihayet Muhammed'i ziyaret ettikten sonra uyanır. [20] Bu rüyadan etkilenerek tekrar eğitimine devam etmek istediğini babasına söyler, babasının izniyle Müküs ocağındaki Mir Hasan Veli Medresesine gider.
    Anlaşılması en zor konuları kolaylıkla anladığı, okuduğu kitapları kolaylıkla ezberine aldığı ve ilmi münazaralardan galip ayrıldığı gibi özelliklerinden etkilenen Molla Fethullah Efendi'nin, Molla Said'e "Bediüzzaman" lakabını vermiştir. [21] [22] [23] [24]

    Risalelerinde, bu dönemden sonra Bitlis’e gelen Said Nursi'nin ilmi alt yapısı ve farklı kişiliğinin, Bitlis Valisi Ömer Paşanın dikkatini çektiği ve Vilayet konağında kalarak çalışmalarına devam etmesi için ona bir oda tahsis edildiği yazılmıştır.[25] Risale-i Nur kitapçıklarından alınan bilgilere göre burada iki yıl ilmi çalışmalar yapan Said Nursi daha sonra Van Valisi Hasan Paşa tarafından Van'a davet edilmiştir ve Van'da on yıl kadar ilmi çalışmalarına Vali Konağı'nda devam etmiştir. Hasan Paşa'nın valilik görevini bırakmasından sonra İşkodralı Tahir Paşa da Said Nursi ile ilişkilerini devam ettirmiş ve Said Nursi konağın kendisine ayrılan bölümünde çalışmalarına devam etmiştir. [26] Valinin konağında ilmi çalışmalarına devam ederken, kendi medresesi olan Horhor Medresesi'nde de talebelerine ders vermekte olduğu da kendi eserlerinde anlatılmaktadır. [27] [28] [29]
    Said Nursi, fen bilimleriyle İslami ilimlerin birlikte okutulacağı, idealindeki üniversite düşüncesini hükümete iletmek için 1907 yılında İstanbul'a gelir.Mısır'daki Ezher Üniversitesine kardeş olarak tarif ettiği bu üniversiteye Medresetüz-Zehra adını vermiştir. Bediüzzaman kendi deyimi ile İslam coğrafyasının merkezinde bu üniversiteyi kurarak din ilimleriyle fen bilimlerinin birlikte okutulmasını hedeflemiştir. Medresetüz-Zehra'nın Arapça, Türkçe ve Kürtçe olmak üzere üç dilde eğitim yapacağını belirtmektedir. [30] İstanbul’da ilk önce Ferik Ahmed Paşa’nın evine yerleşmiştir. [31] Doğu’da kurulmasını istediği üniversite ile ilgili bir dilekçeyi padişahın özel kalem dairesi olan Mabeyn-i Hümayun’a sunan Said Nursi'nin bu talebi için hükümet bir teşebbüste bulunmadı. İstanbul'a gelişinden iki ay sonra Fatih'te bulunan Şekerci Hanı'na yerleşen [32] Said Nursi, odasının kapısına “Burada her suale cevap verilir, her müşkül hallolunur; fakat sual sorulmaz” şeklinde bir yazı asarak ilmi bilgisini kanıtlamak istedi. [33]
    Gençlik hayatı


    Van'da Medresetü’z-Zehra isimli bir okul kurma fikrini gerçekleştirebilmek için 1907 yılında II. Abdülhamit'e istida vermek amacıyla selamlık törenine üzerinde yöresel kıyafetleri, başında sarığı ve hançeri ile katıldı. Bu hareketi neticesinde önce tutuklandı daha sonra akıl hastahanesine kapatıldı.[34] 1907'de serbest kaldıktan sonra keskin bir Abdülhamit muhalifi olarak İttihat ve Terakki Cemiyetiyle irtibata geçmek için Selanik'e gitti. Selanik'te cemiyetin önde gelen isimlerinden daha sonra Selanik Mebusu olacak olan Emanuel Karasso ile ve cemiyetin diğer önderleri ile görüştü. [35] Selanik'de Meşrutiyetin İlanı'ndaki kutlamalarda II. Abdülhamit idaresine karşı hürriyet nutukları söyledi. Nutuklarında hürriyet'in gelmesinden önce Gebermiş İstibdadı muhafaza için şeriat meselesinden geri adım atılmış olduğunu söylemişti. [35] Bu dönemde Osmanlı Devletinin güvenlik ve istihbarat kurumu olan Teşkilat-ı Mahsusa'da görev aldığı, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye olduğu yazılmıştır. [36] [37] [38] Teşkilat-ı Mahsusa tarafından 1915 yılında Bitlis'de Rus Cephesinde görevlendirildiği, Libya'ya gönderildiği tarihçi Cemal Kutay tarafından yazılmış ancak bu görevlendirilme bilgisinin doğru olmadığı yönünde itirazlar olmuştur. [39]
    1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanından hemen önce İstanbul’a geldi. İstanbul'da Derviş Vahdeti'nin Volkan Gazetesi'nde yazdı. İslamcı bir siyasal parti olan İttihad-ı Muhammedi Fırkası'nın kuruculuları arasında yer aldı. Volkan Gazetesi bu fırkanın yayın organıydı. 13 Nisan 1909 (Rumi 31 Mart 1323) tarihinde 31 Mart Vakası patlak verdi. Selanik'ten gelen Hareket Ordusu aradan 11 gün geçtikten sonra isyanı bastırabildi. Bazıları İttihad-ı Muhammedi Fırkası'nın ileri gelenleri olmak üzere isyanı çıkaranlar ve Derviş Vahdeti ile birlikte Divan-ı Harp'te yargılandı, Derviş Vahdeti ve 16 kişi idam edildi, Said Nursi davadan beraat etti. Serbest kaldıktan sonra Serbesti Gazetesi'nde ordunun ruhu ve ülküsünün okullu subaylar olduğunu, bunlara isyan etmenin cinayet olduğunu yazmıştır. [40] İsyanın ardından Batum üzerinden Van'a gitti. 1911 yılında tekrar İstanbul’a döndü. 1915-1917 arasında Osmanlı-Rus Savaşında Kafkas Cephesinde esir düştü. 1917 yılında Kostroma Esir Kampı’ndan kaçarak yurda döndü. Dar-ül Hikmet-ül İslamiye'de görev aldı. Kürt Teali Cemiyeti'nin üyeleri arasında olduğu tarihçiler tarafından yazılmış [41] [42][43] ancak Said Nursi'nin bu cemiyetin kendisine gönderdiği teklifi mektupla verdiği cevapta reddettiği ifade edilmiştir. [44] [45] Said Nursi'nin etnik ayrımcığa karşı olduğu ve Kürt Teali Cemiyeti'ne yazdığı mektupla bunu açıkladığı belirtilerek Kürt Teali Cemiyeti üyeliği bazı tarihçilerce kabul edilmemektedir. [46] 15 Şubat 1919 tarihinde sonradan Teâli-i İslâm Cemiyeti adını alan Cemiyet-i Müderrisîn'in kurucu azaları arasında yer aldı. [47] [48] Kurtuluş Savaşı sırasında milli mücadeleyi destekledi. 9 Kasım 1922 tarihinde Milli Meclis'te 2. oturuma dinleyici olarak katıldı. [49] Cumhuriyet ilan edildikten sonra hükümetin islami esaslara riayet etmediğini düşündüğünden Ankara'yı terketti ve Van'a gitti.
    Yeni Said Dönemi


    1925 yılında Şeyh Said Ayaklanması patlak verdi. Halkı islam dini adına ayaklanmaya çağıran Şeyh Said ve ayaklanmaya katılanlar tutuklandı. Şeyh Said ve suçlu bulunan ayaklanmacılar İstiklâl Mahkemesince idama mahkûm edildi. Şeyh Said isyanı ile ilgisi olduğu iddiasıyla Burdur'a sürgün edilen Said Nursi, [50] [51] aşağıdaki sözleriyle kıyamı başlatan Şeyh Said'in baş kaldırısına karşı çıktığını ifade etmiştir.

    "Yaptığınız mücadele kardeşi kardeşe öldürtmektir ve neticesizdir. Türk milleti İslâmiyete bayraktarlık etmiş, dini uğrunda yüz binlerle, milyonlarla şehid vermiş ve milyonlar veli yetiştirmiştir. Binaenaleyh kahraman ve fedakar İslam müdafiilerinin torunlarına, yani Türk milletine kılınç çekilmez ve ben de çekmem." [52]
    Kendisinin bu sözü ne zaman söylediğini bilmek lazım? Türkiye Cumhuriyeti'nin varolduğu ve Osmanlı'nın olmadığı bir dönemde söylediği kesin. Şu iki belge ya da Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinden edinilen şu bilgiler gerçekten önemlidir. Bunlar: Sözde "Bediüzzaman" denilen İlk Defa Günyüzüne Çıkan Büyük Projesi; "Kürtlerin Birliği Gazetesi" ya da Orjinal Adıyla"MARİFET VE İTTİHAD-I EKRAD" GAZETESİ"nde "Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti dahi müstebid eder." diyen bölücü hain SaİT-i Kürdi bakın Kürtçülük faaliyetlerine ilişkin olarak arşivlerde neler varmış!.. DH. MKT2730/7614/M/ 1327 Bâb-ı Âlî Nezâret-i Celîle-i Dâhiliye İdâre-i Matbuât Aded: 1498 Bedîüzzamân Saîd-i Kürdî Efendi Hazretleri tarafından takdîm edilip idâre-i çâkerîye havâle buyurulan ‘arzıhâlde siyâset-i şer'iyye ve ulûm ve şuûn-i muhtelifeden bâhis olmak ve şimdilik haftada bir, ileride yevmî çıkarılmak üzere " Ma'rifet Ve İttihâd-ı Ekrâd " nâmıyla Türkçe ve Kürdçe bir gazetenin neşrine me'zûniyet i'tâsı istid'a edilmiş olmasıyla matbuât nizâmnâmesinin üçüncü ve dördüncü maddelerinin fıkra-i Ûlaları ahkâmına tevfîkan müsted'î-yi mumaileyh hakkında muâmele-i lâzime ifâsıyla netîcesinin inbâsı husûsunun zabtiyye nezâret-i ‘aliyyesine emr u iş'âr buyurulması bâbında emr u fermân hazret-i men lehu'l-emrindir. Fi 10 Muharrem Sene 1327 Ve Fi 20 Kânûn-i Sânî Sene 1324 Matbuât-ı Dâhiliye Müdîri Mehmed Tevfîk Dâhiliye Mektûbî KalemiNo: 1498/21 Müsevvidin İsmi: Mehmed Tesvîd Târîhi: 21 Kânûn-i Sânî Sene 1324 Târîh-i Tebyîzi: 24 Kânûn-i Sânî 1324 / 14 Muharrem 1327 Zabtiyye Nezâret-i Behiyyesine Siyâset-i şer'iyye ve ulûm ve şuûn-i muhtelifeden bâhis olmak ve şimdilik haftada bir, ileride yevmî çıkarılmak üzere " Ma'rifet Ve İttihâd-ı Ekrâd " nâmıyla Türkçe ve Kürdçe bir gazetenin neşrine me'zûniyet i'tâsı Bedîüzzamân Saîd-i Kürdî Efendi hazretleri tarafından verilen ‘arzıhâlde istid'a olunmuşdur. Matbuât nizâmnâmesinin üçüncü ve dördüncü maddelerinin fıkra-i ûlaları ahkâmına tevfîkan mumaileyh hakkında muâmele-i lâzimenin ifâsıyla netîcesinin inbâsı husûsuna himmet..[53]
    [54]
    1934 yılında kendisi ve bazı talebeleri Eskişehir'de tutuklandı. Eskişehir ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararla kendisi ve bazı talebeleri 11 ay hapis ve Kastamonu'da mecburi ikamet cezası aldı. 1935 senesinde yargılama süresi 11 ayı geçtiği için tahliye oldu bazı talebeleri ise zaten beraat etmişti. [55]1943 yılında Denizli Ağır Ceza Mahkemesi'nde Said Nursi ve öğrencilerinden oluşan 126 kişi yargılandı. Mahkeme 16/6/1944 tarih ve 199/136 sayılı beraet kararı ile neticelendi. Temyiz mahkemesi beraet kararını 30/12/1944 tarihinde onayladı.[56] 1948 yılında siyasi amaçlı dernek kurma suçundan Afyon'da 20 ay hapis cezası aldı. Karar temyiz edildi ve temyiz mahkemesi, aynı suç iddiasıyla yargılandığı Denizli Mahkemesiden beraat ettiği için kararı esastan bozdu ve duruşmalar tekrar başladı.[57]. Fakat yargılamanın uzaması ve Said Nursi'nin tutuklu yargılanıyor olması sebebiyle hakkında karar kesinleşmeden verilen 20 aylık ceza süresini hapishanede doldurdu ve 20 Eylül 1949 günü tahliye edildi.[58] 1950 yılında Demokrat Parti Hükümetinin umumi af ilan etmesiyle, af kapsamına giren mahkeme kapandı ve dosya ortadan kaldırıldı. [59] [60] Cumhuriyete ve çağdaş rejime karşı olduğu, siyasi amaçlı dernek kurduğu ve benzeri iddialar ile sırasıyla önce Isparta yakınlarında Barla adında bir nahiyeye sürüldü, ardından Eskişehir (1935), Kastamonu (1936), Denizli (1943) ve Emirdağ’a (1945) sürüldü. Risale-i Nur Külliyatı adı altında topladığı eserleri kaleme aldı. 23 Mart 1960 tarihinde saat 08:35'te Şanlıurfa'da vefat etti. Cenazesi önce Şanlıurfa Halil-ür Rahman dergâhına defnedildi. Daha sonra 1960 darbe yönetimince mezarı yıktırılarak, na'şı bilinmeyen bir yere taşındı. 2006 yılında halka açılan Yassıada arşivleri arasında Said Nursi' nin defin tutanağı da bulundu. Tutanağa göre Said Nursi'nin na'şı Isparta şehir mezarlığına nakledilmişti.[61]
    Tartışmalar


    Said Nursi ve eserleri hakkında çeşitli tartışmalar meydana gelmiştir. Gerek eserlerindeki imani, sosyal ve siyasi konulardaki yaklaşımı; gerekse eğitimini ve bilgisini ilgilendiren konularda farklı yorumlar ve karşıt fikirler söz konusu olmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hazırladığı Nurculuk Hakkında isimli eserde [62] [63], risalelerin içeriğinin "müslümanlık esaslarına göre dini ve ilmi kıymeti olmadığı" ifade edilmiştir. Risale-i Nur'un ilhamla yazıldığı, müellifince gaybden ihtarlar alındığı, Kuran tefsirine "mananın tahammül edemeyeceği tarzda batıni ve indi manalar" verildiği ilmi değeri olmadığı hatta sapkınlık olduğu eleştirilerini ortaya çıkarmıştır.[64][65] 1964 yılında Diyanet'in çıkardığı "Nurculuk Hakkında" kitabı, kitabın çıkış tarihinden 10 sene önce ölen Mustafa Sabri'nin ismiyle çıkmıştır. Kitabın yazarının Mustafa Sabri olmadığını o dönemin Ankara Üniversitesi İlahiyatçılarından ve o dönem ki "Nurculukla Mücadele Komitesi" üyelerinden Neda Armaner de kabul etmektedir. Aksiyon Dergisi'ne verdiği mülakatta sırf Nurculuk aleyhinde olsun diye böyle bir işin yapıldığını söylemiştir.[66]
    Ahmet Mahmut Ünlü de katıldığı bir televizyon programında Risale-i Nur Külliyatı'nın anlaşılmaz biri dili olduğu, tefsir olmadığı gibi çeşitli iddialarda bulunmuştur. "Risale-i Nur Enstitüsü" Ahmet Mahmut Ünlü'nün bu iddialarını cevaplamış ve Risale-i Nur'un tefsir olduğunu, dilinin ağır olmasının nedeninin olduğunu açıklamış ve diğer iddialara da cevap vermiştir. [67]
    Nurculuk bir 1963 yılına kadar yasaklanmış sonra Türk Ceza Kanununun 163. maddesinde yapılan değişiklik ile kanunen serbest olmuştur.
    Takipçileri Said Nursi'nin risalelerindeki fikirlerin, filozofik alegorik anlamları olduğunu, hatta Kuran Tefsiri sayılması gerektiğini savunurken, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ihtilal dönemlerinde yayınlanan bazı eserlere ve bazı ilahiyatçılara göre risaleler dini bir değeri bulunmayan saçma sayıklamalar ve yeni bir içtihat ve din oluşturma gayreti şeklinde tanımlanmıştır. [68][69][64][70][71]
    Kitapları





    Kronoloji



    • 1876Bitlis’in Hizan İlçesine bağlı İsparit Nahiyesinin Nurs Köyünde dünyaya geldi.
    • 1888 – Medrese eğitimini tamamladı.[kaynak belirtilmeli]
    • 1894Van’a giderek orada coğrafya, matematik, jeoloji, fizik ve kimya gibi müsbet ilimleri öğrenmeye başladı. Kendisine Bediüzzaman lâkabı verildi (Hadisesi ise şöyleydi: Molla Fethullâh ismindeki alim Said Nursi'ye çalışmalarındaki üstün başarıyı ve zekasına şahit olunca Hafıza gücünü de test etmek istedi. Makamat-ı Haririye ismindeki çok karmaşık ifadeleri olan eserin iki satırını iki sefer okuyup ezberlemesini istedi. Said Nursi de tam sayfayı bir kez okuyup ezberledi. Molla Fethullah iyice şaşırarak "Zeka ile hıfzın ifrat derecede bir kimsede tecemmuu nadirdir" dedi. Ve bu ancak asrın Bediüzzamanı yapabilir dedi. Bu onun için lakap oldu.).[21]
    • 1907 - Cuma selamlık töreninde Padişah II. Abdülhamit'e dilekçe vermek isteyince önce tutuklandı sonra Toptaşı Akıl Hastalıkları hastanesine yatırıldı. [72]
    • 1907 – Eğitimle ilgili islam ve bilimi eksen alan projelerini padişaha sunmak üzere İstanbul’a geldi. Van'da kurmayı planladığı Medresetü'z Zehra padişah tarafından kabul gördü ve ödenek ayrıldı.[kaynak belirtilmeli]
    • 1909 - İttihad-ı Muhammedi Fırkası (Fırka-i Muhammediye)kuruluşunda kurucu üye olarak yer aldı.
    • 190931 Mart Olayı sebebiyle Divan-ı Harp Mahkemesinde yargılandı. Beraat etti.
    • 1911Şam, Emevîye Camii'nde büyük bir hutbe okudu. Bu hutbe daha sonra Hutbe-i Şamiye adıyla kitaplaştırıldı. Münâzarat ve Muhakemât gibi eserlerini telif etti.
    • 1915 – Gönüllü Alay Kumandanı[kaynak belirtilmeli] olarak Birinci Dünya Savaşı'na katıldı.
    • 1916Bitlis savunması esnasında yaralanarak Ruslara esir düştü.
    • 1918 – İki buçuk yıl süren esaretten, bir Rus askerin yardımıyla firar etti. İstanbul’a geldi. Devrin tek İslâm Akademisi olan “Dar-ül Hikmet-ül İslamiye”ye üye oldu.
    • 1919 - 19 Ocak 1919’da Mustafa Sabri, İskilipli Mehmet Atıf Hoca, Ermenekli Saffet efendi gibi din ve eğitimcilerle birlikte daha sonra Teâli-i İslâm Cemiyeti adını alacak Müderrisler Cemiyeti'nin (Cemiyet-i Müderrisîn) kuruluşuna üye olarak katıldı.
    • 1919Mesnevî-i Nuriye adlı eserini yazmaya başladı.
    • 1920İstanbul’un İngilizler tarafından işgali üzerine Hutuvât-ı Sitte adlı bir eser yayınladı. Bu eser yüzünden işgal kuvvetleri tarafından gıyabında ölüm cezasına mahkûm edildi.[kaynak belirtilmeli]
    • 1922 – Zaferden sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından Ankara’ya TBMM’ye dâvet edildi. Burada mebuslara hitaben hazırladığı on maddelik beyannamede İslam değerlerine sahip çıkılması gerektiğini ifade etti. [73]
    • 1923 – Ankara'yı terkederek talebe yetiştirerek münzevi bir yaşam sürmek üzere Van'a yerleşti. Öğrencilerine ders vermeye başladı. Erek Dağı’nda iki senesini geçirdi.
    • 1925Şeyh Said İsyanı'ndan sonra Burdur’a sürüldü ve Burada Nur’un İlk Kapısı isimli eserini yazdı.
    • 1926Barla’ya sürüldü. Burada Risale-i Nur’u telife başladı. Sözler ve Mektubat’ın tamamı, Lemalar’ın da büyük bölümünü burada yazdı.
    • 1934Barla’dan Isparta’ya sürüldü.
    • 1935 – “Gizli cemiyet kurmak, rejimin temel düzenini yıkmak” iddiasıyla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde aleyhinde dâvâ açıldı ve mahkeme neticesinde Tesettür Risalesi’nden dolayı on bir ay, on altı öğrencisi de altı ay hapse mahkum edildi. Eskişehir Hapishanesinde tutuklu kaldı ve orada tecrid altında tutuldu. [74]
    • 1936 – Hapis cezasının bitiminden sonra 7 yıllığına Kastamonu’ya sürüldü.
    • 1943 – 126 talebesiyle birlikte tekrar "rejimin temel düzenini yıkmak" suçundan tutuklanarak Denizli Hapishanesine sevk edildi. 9 ay tutuklu kaldı. Beraat etti.
    • 1944 – 9 aydan sonra Emirdağ’a götürüldü ve burada zorunlu ikâmete mahkum edildi.
    • 1947 – Aynı suçlamalarla tekrar tutuklanarak 54 talebesiyle birlikte Afyon Hapishanesine sevk edildi. Yaklaşık 20 ay hapiste kaldı. Buradan tekrar Emirdağ’a götürüldü.
    • 1952Gençlik Rehberi eseri hakkında açılan dava münasebetiyle İstanbul’a geldi ve bu davadan beraat etti.
    • 1953Emirdağ’a döndü. İkinci defa İstanbul’a geldi ve üç buçuk ay burada kaldı. Bundan sonraki hayatı genellikle Emirdağ ve Isparta’da geçti.
    • 23 Mart 1960Şanlıurfa’da vefat etti. Urfa Halil-ur Rahman Derhahı'na defnedildi.
    • 12 Temmuz 1960 – 27 Mayıs Darbesi sonrasında hükümetin emriyle mezarı yıktırıldı
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://muhtesimturhan.yetkinblog.com
    Misafir
    Misafir
    Anonymous



    Said Nursî Empty
    MesajKonu: Geri: Said Nursî   Said Nursî Icon_minitimePaz Mart 21, 2010 8:20 pm

    emeğine sağlık muhtesim
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
     
    Said Nursî
    Sayfa başına dön 
    1 sayfadaki 1 sayfası
     Similar topics
    -
    » Bediüzzaman Said-i Nursi Kimdir?

    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap verebilirsiniz
    .Sözüm Ona. :: BiYoGRafiLeR-
    Yeni Başlık Gönder   Cevap GönderBuraya geçin: