Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 50 Nerden : istanbul Teşekkür Sayısı : 397 Kayıt tarihi : 21/12/08
Konu: Kadın hakları Çarş. Şub. 25, 2009 1:52 am
Kadınların insan haklarını hayata geçirme mücadelemizde, sıklıkla kadın cinselliği üzerindeki ataerkil kontrol mekanizmaları ile çatışmamız gerekmekte. Bu kolektif mekanizmalar, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ve eşitsizliğin, kamusal alan dahil birçok alana yayılması, meşru kılınması ve yeniden üretiminde çok önemli ve belirleyici rol oynamaktalar. İtiraz edilemez tabularmış gibi sunulan kuralları ile, insan hakları ihlallerini meşrulaştırır ve kadın cinselliğinin kontrolünde kullanılan halihazırdaki en güçlü araçlarından biri olarak iş görürler.
Cinsellik: Halen tartışmalı bir alan
Cinselliği sarmalayan ve muhafazakar siyasi güçlerin yükselişi ile desteklenen tabular, kadın cinselliği hakkında baskıcı kurgular ve hatalı anlayışlar üretmeye ve bunları beslemeye devam ediyor. Bu durum birçok kadının cinselliğe olumlu yaklaşmasını zorlaştırmak ve olumlu cinsel deneyimler yaşama imkanlarına ket vurmakla kalmıyor, aynı zamanda sağlık, eğitim ve hareket gibi temel hak ve özgürlüklerini ihlal edip sosyal, ekonomik ve siyasi alanlarda eşit katılıma engel oluyor.
Katolik ve Müslüman sağın benzeri görülmemiş işbirliği
Muhafazakar siyasi güçler kadının cinselliği üzerindeki kontrolü sürdürmek ve kuvvetlendirmek için sürekli artan bir azimle çalışıyorlar. Son on yılda kadınların bedenlerinin ve cinselliklerinin yoğunluğu giderek artan bir çatışma alanına dönüştürüldüğüne tanık olduk. Muhafazakar ve İslami sağ politik güçler hararetle kadın cinselliği üzerindeki geleneksel kontrol mekanizmalarını sürdürmeye ve güçlendirmeye çalışıyor ve hatta yenilerini üretiyorlar. 1990larda düzenlenen dört BM konferansı – Kahire'deki 1994 Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (ICPD), 1995 Pekin Konferansı, 1999 ICPD Beş Yıllık Değerlendirmesi (ICPD+5) ve 2000 Pekin Konferansı Beş Yıllık Değerlendirmesi (Pekin+5) – Katolik ve Müslüman sağın benzerine daha önce rastlanmamış işbirliğine sahne oldu, amaç kadınların kendi beden ve cinselliklerini kontrol etme haklarına karşı çıkmak ve bu hakları kısıtlamaktı.
"İslami" adledilen törelere karşı mücadele
Bu bağlamda, Ortadoğu dahil Müslüman toplumlardaki namus suçları, zinayla suçlanan kadınların taşlanması, bekaret testleri, FGM (kadın sünneti) gibi bazı geleneksel kültürel uygulamalar son yıllarda insan hakları ihlalleri olarak Batı toplumunun ve medyasının artan ilgisini çekti. İslam hakkında ve Müslüman toplumların geniş çeşitliliği konusundaki bilgi eksikliği ve bu tür töresel uygulamaların İslami olduğunu iddia eden İslami sağın buna paralel yükselişi, ve İslam'ı indirgeme eğilimi, Batıda bu tür uygulamaların "İslami" olduğuna dair yanlış bir tanımlamaya yol açtı. Bu tasvir yanıltıcı olmakla kalmıyor, bu tür uygulamalara karşı mücadelelerinde bunların aslında İslamla hiçbir ilgisi olmayan töreler olduğuna dair toplumsal farkındalık yaratmaya çalışan Müslüman toplumlardaki kadın hareketlerinin çabalarına da kesin bir tezat teşkil ediyor. Son on yılda İslami köktendinci hareketler bu tür uygulamalarla daha önce hiç karşılaşılmayan toplumlara dahi İslam adı altında bu töreleri yaymaktalar.
Mücadelemiz: Küresel Muhafazakar Politikalara Karşı Koymak ve Cinselliği Çevreleyen Tabulara Meydan Okumak
Diğer yandan, aktivistlerin cinsel hakları insan hakları olarak savunma gayretleri dünya geneline yayılmakta ve güç kazanmakta, ve küresel muhafazakar politikalara karşı çıkıp cinselliği çevreleyen tabulara meydan okumaktalar. Ulusal ve uluslararası düzeylerde ve halk tabanında, cinsel ve doğurganlık haklarını hayata geçirmek için büyük gayretle mücadele eden kadınlar giderek daha çok seslerini duyuruyor ve çok sayıda platformda savunuculuk yapıyorlar. Son on yılda Müslüman toplumlardaki kadın STK'ları ve kadın hareketleri kadının cinselliğine ilişkin, namus suçları, cinsel zorlama ve şiddet, evlilik içi tecavüz, cinsel taciz, kadının hareketliliğinin kısıtlanması, tecrit, zorla/erken evlilik, "dayatılmış" giyim kuralları ve bekaret testi gibi uygulama ve tavırları yok etmek amacıyla savunuculuk yapıyorlar.
Kuruluşundan bu yana, KİH- Yeni Çözümler bütünsel bir yaklaşımla cinsellik ve cinsel haklar ile ilgili konular üzerinde çalışmaktadır; Müslüman toplumlarda cinsellik ise 1999'dan bu yana öncelikli program alanımız olmuştur. Kurucuları arasında olduğumuz Müslüman Toplumlarda Cinsel ve Bedensel Haklar İçin Dayanışma Ağı, Müslüman toplumlarda cinsel ve bedensel hakların insan hakları olarak savunuculuğunu yapan STK temsilcileri, akademisyenler ve araştırmacılardan oluşan ilk dayanışma ağı olarak 2001'de çalışmaya başladı. Bu program çerçevesinde çeşitli yayınlar hazırlamak, savunuculuk ve lobicilik faaliyetlerinde bulunmak, BM düzeyinde savunuculuk yapmak, bölgesel ve uluslararası toplantılar düzenlemenin yanı sıra ilgili konularda eğitimler de gerçekleştirdik. Tüm bu çalışmaların nihai amacı ise Müslüman toplumlarda cinsel ve bedensel haklar ve sağlık konusunda farkındalığı artırmak ve bu hakların insan hakları olarak kabulü için savunuculuk yapmaktır.