Bir insan yakının kaybettiği zaman ölümün farkına varır
Yazar
Mesaj
Necati NormaL ÜyE
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 50 Nerden : istanbul Teşekkür Sayısı : 397 Kayıt tarihi : 21/12/08
Konu: Bir insan yakının kaybettiği zaman ölümün farkına varır Ptsi Şub. 23, 2009 2:39 am
Ölüm! Her zaman insanın öleceğini hissedip hissetmediğini düşünürdüm. Ve hissedeceğine inanırdım. Ama artık bundan emin değilim.
Hiç ölüm görmemiştim ben. Hiçbir yakınımı kaybetmemiştim. Ölümü hep uzaklarda gördüm. Hep uzaklardan duydum "ölmüş" diye. "Allah rahmet etsin" dedim dilimle ama yüreğimde ölümü hiç hissetmedim. İbret alınması gerektiğini bildiğim halde, hiç ibret gözüyle bakmadım ölüme. Hiçbir ölüm haberi düzeltmedi yanlışlarımı. Huzur içinde devam ettim hatalarımla yaşamaya. Yakınları, sevenleri ne yaptılar, nasıl karşıladılar diye düşünmedim. Ne zor bir imtihanmış bilmedim. Ben bu yaşıma kadar ölüm acısı görmedim.
Zaman zaman "şu anda annem yada babam ölse ne yaparım" diye geçirirdim içimden ama gördüm ki, içinden geçirmeye benzemiyormuş ölüm. Hiç beklemediği, hiç düşünmediği bir anda, geleceğe dair hayaller kurarken gelip buluyormuş insanı. Resulullah (s.a.v)'ın emel ve ecel hadisini daha iyi anlıyorum artık. Hani diyor ya; "kişi emeli için uğraşırken, emeline ulaşamadan ecel geliverir" diye, işte öyle.
Hiçbir acı yaşanmadan anlaşılmıyormuş. Babası ölenleri şimdi anlıyorum ben ve biliyorum ki, babasını kaybetmeyen anlayamaz beni. Teselli verenlerin samimiyetsizliğini hissediyorum. Samimi olamazlar, çünkü yaşamadan beni anlayamazlar. Öyle bir duygu ki bu, sanki bir yanım kopup gitti. Sanki rüzgarlardan korunmak için sığındığım limanım yıkıldı. Sanki beni koruyan örtü alındı üzerimden. Öyle korumasız ve sahipsiz kaldım ki. Hiçbir şeyin yerini dolduramayacağı bir organımı kaybettim sanki. Vücudun merkezi kalpse, yüreğimi kaybettim gibi. Bunu hangi kelimeyle, nasıl anlatayım ki!.. "Babamı kaybettim ben." Yetim kaldım. Artık yetimleri anlayabiliyorum. Şimdiye kadar hiç anlamamış olduğumu anlayabiliyorum. Resulullah (s.a.v.)'ın yetimliğini düşününce biraz ferahlıyorum. Onun babasını hiç görmemiş olduğunu hatırlayınca, şükrediyorum halime. Hepsi bir imtihan biliyorum. Babamın vadesi orada dolacak, bizim de imtihanımız bu olacakmış. Allah böyle takdir etmiş. Amenna!.. O böyle dilediyse razıyız. Dönüşümüz zaten O'na. İnşallah O'da bizden razı olur.
İman öyle büyük bir nimet ki, böyle bir zamanda daha iyi anlıyor insan. Şükrediyor iman ettiği için. Çünkü iman olmasa, sabredilmeyecek bir acıymış ölüm. Hazırlanmak gerek ölüme de, ölüm acısına da. Dayanması çok zor!.. Yaptığın ve yapmadığın şeyler geliyor aklına. Ve pişmanlıklar...Keşke şöyle yapsaydım keşke böyle yapsaydımlar ...Ama hepsi boş. Giden geri gelmiyor, kalan istese de gidemiyor...
Hayatın anlamsızlığını anlıyor insan ölümle. Hiç ölmeyecekmiş gibi bağlandığı dünyanın boş olduğunu hatırlıyor. Hayır hatırlıyor değil, bunu tüm benliğiyle kavrıyor. Bütün acılar hafif geliyor. Çünkü nasıl olsa ölüm var!..
Hâlâ rüya gibi geliyor yaşadıklarım. Sanki hepsi, kendime çekidüzen vermem için bana özel hazırlanmış bir rüya. Az sonra uyandırılacağım ve babamı içerde otururken bulacağım yada yatağında yatarken yada namaz kılarken yada kahvaltı ederken...Keşke hepsi gerçekten bir rüya olsa! Hayat zaten öyle zordu ki, bir de babam gidince iyice zorlaşacak. Bu yükü taşımak ağırıma gidiyor. Allah kimseye taşıyamayacağı yükü yüklemezmiş. Bilmiyorum, omuzlarım bu yükü taşıyabilecek mi? Ana rahminde yazılan ecelim ne zaman gelecek? Belki de babama ilk kavuşan ben olacağım Fatıma gibi. Çünkü biliyorum burada bitmedi!...
Bir insan yakının kaybettiği zaman ölümün farkına varır